Ana SayfaListeler2015 yılının en iyi...

2015 yılının en iyi 10 yerli filmi

2015 yılı kuşkusuz sinemamız anlamında çok verimli ve hareketli oldu. Sinemamızın böyle güzel filmlerle uluslararasında ödüllere doyduğunu görmemiz ise hepimizi çok gururlandırdı.

Press Haber | Bu sene izlediğimiz kimi yönetmenlerin ilk filmlerinde yakaladıkları ivme ileride gelecek güzel filmlerini müjdeledi, izlediğimiz kimi yönetmenlerin ise yeni filmleriyle ne kadar ustalaştıklarını gördük. Tabiki bu sene de sinema sektörünün derin sorunları yine değişmedi. Örneğin, çoğu güzel film hak edilen değeri görmedi ve oynayacak salon bulamadı. Ülkemizde değişmeyen bu sorunlara karşın, uluslararası festivallerde çok ilgi gören bir çok filme de tanık olduk.   

Biz de bu senenin bomba etkisi yaratan, yerli sinemanın çehresini değiştiren filmleri bir araya toplayıp en iyilerini listeledik.

Diğer sinema listelerimize buradan bakabilirsiniz.

 

İşte 2015 yılının en iyi 10 yerli filmi:

 

1.

Abluka (Emin Alper)

İlk filmi ‘Tepenin Ardı’ ile uluslararası arena’da bir çok ödül toplayan Emin Alper’in merakla beklenen ikinci filmiydi. Beklentileri boşa çıkartmayan ‘Abluka’, toplumsal paranoyalarımızla örülü başarılı bir distopyayı anlatıyor. Bu sıkışmışlığın arasında kalan bir ağabey kardeş ilişkisi‪ne odaklanan film, belki de Yeni Otoriter Türkiye’nin korkusuzca portresini çiziyor. Bu senenin en güçlü ve bol ödüllü filmi.

abluka

 

2.

Sarmaşık (Tolga Karaçelik)

Tolga Karaçelik’in ikinci filmi olan Sarmaşık, bir gemide mecburen mahsur kalan 6 kişinin yaşadıklarını anlatıyor. Nadir Sarıbacak’ın eşsiz oyunculuğuyla bütünleşen film, kuşkusuz Türkiye sinema tarihinin önemli filmlerinden biri olacaktır. Dünyanın en önemli festivallerinden ödüllerle dönen film uluslararası düzeyde de ödüllere doydu.

sarmaşık

 

3.

Kar Korsanları (Faruk Hacıhafızoğlu)

1981 kışında darbe sonrası Kars’ta yaşanan bir hikayeye odaklanan bu film, ailelerine kömür bulmaya üç çocuğun hikayesi işleniyor.Yönetmen Faruk Hacıhafızoğlu, klasikleşmiş doğu coğrafyasına arabesk yaklaşımı reddediyor ve batının kodlarıyla doğu’nun acısını anlatmaya çalışıyor. Bu farklı yaklaşım başarılı bir ilk film yaratıyor.

kar korsanları

 

4.

Nefesim Kesilene Kadar (Emine Emel Balcı)

Filmin yönetmeni Emine Emel Balcı, bu film yoluyla; kutsiyet addedildiği için tartışılamayan aile ve toplumsal cinsiyet kavramlarına ne denli yabancılaştığımıza dair bir eleştiri getiriyor. Türkiye sinemasının önemli açıklarından kadın sorununun üzerine yönelen film, izlenmesi gereken filmlerden biri.

nefesim kesilene

 

5.

Kalandar Soğuğu (Mustafa Kara)

İnce elenip sık dokunan ‘Kalandar Soğuğu’, değeri belki de daha sonra anlaşılacak bir film. Büyük bir yönetmenin sacılarını müjdeleyen filmde; dokunaklı bir hayatın, inceden inceye örülen bir mücadelenin ve doğa, insan, hayvan ilişkisinin naif bir portresi çizilmektedir.

kalandar

 

6.

Saklı (Selim Evci)

Yönetmen Selim Evci bu filmiyle sinema dilini ne kadar geliştirdiğini kanıtlıyor. Filmin ilginç ve sancılı bir konusu var. Yaşlı bir müzik öğretmeniyle genç bir kızın yasaklı aşk hikayesinden odaklanan filmin oyuncu kadrosunda Settar Tanrıöğen ve İlhan Şeşen gibi  isimler bulunuyor.

saklı 2

 

7.

Mustang (Deniz Gamze Ergüven)

Yönetmenliğini Deniz Gamze Ergüven´in yaptığı ve Fransa’nın yabancı dilde Oscar adayı olan filmi Mustang, büyüme çağındaki 5 yetim kız kardeşin maruz kaldıkları toplumsal baskıya karşı kendi yöntemleriyle direnişlerini anlatıyor.

mustang

 

8.

Limonata (Ali Atay)

İki kardeşin babalarının vasiyeti üzerine ilk defa bir araya gelişini ve başlarına gelen olayları kendine has diliyle anlatan Limonata´nın yönetmen koltuğunda Ali Atay, başrollerini ise Serkan Keskin ve Ertan Saban paylaşıyor.

limonata

 

9.

Rüzgarın Hatıraları (Özcan Alper)

Yönetmen Alper Özcan’ın ‘Sonbahar’ ve ‘Gelecek Uzun Sürer’ ustalık eseri filmlerinden sonra  çektiği bu filmde; çevirmen ve ressam Aram’ın, İkinci Dünya Savaşı döneminde, siyasi nedenlerle hayatını kurtarmak için İstanbul’dan kaçışını konu alıyor.

rüzgarın hatıraları

 

10.

Ana Yurdu (Senem Tüzen)

Senem Tüzen’in ilk filmi özelliğini taşıyan bu eser, can evinizden vuracak bir hikayeye imza atıyor. Film, sancılı bir boşanma sürecinin ardından yeni yeni toparlanmaya başlayan bir kadınının ofisteki işinden ayrılıp ve İstanbul’daki evini terk edişini, artık hayatta olmayan babaannesinden kalan Anadolu‘daki boş köy evine gidişini anlatıyor.

ana yurdu

Listeler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler haberler

Cristiano Ronaldo ünsüz olsaydı

Cristiano Ronaldo gibi bir yıldız olup da sokakta dolaşmak, sevenlerinin ilgisi...

4 partinin listesiyle Türkiye siyasetinde kadın erkek eşitliği

Milletvekili aday listeleri açıklanırken, kadın adaylarının siyasette katılımı da belli oldu. Cumhuriyet tarihinden beri siyasette karışılığı olmayan ve siyasetin dışına itilen kadın, bu seçimde de eşit bir şekilde temsil imkanı bulmasa da sayı her seçimde bir adım daha öne gidiyor.

20 Yazarın Dilinden Unutulmaya Yüz Tutmuş 20 Kelime

“Bazı kelimeler çok güzel… Tüm hikâye bunun ayırdına varmamızla başladı. Tüm...

Dünyadaki En Garip Düğün Örf ve Adetleri!

Çeviri/Günel Abdullayeva Tekcan Ah bu düğün var ya bu düğün! Bu seremoni...

Tartışı-Yorum

Direnen bir cennet: Küba

Tartışı-Yorum / Kemal Göktaş Küba önce "camii" ve Kristof Kolomb tartışmaları nedeniyle Türkiye'nin gündemine girdi; sonra ABD ile diplomatik ilişkilerin başlayacağının açıklanması ile dünyanın gündemine. Küba, gidenin niyetine göre görülen ülkelerden biri. Sosyalistseniz bir sabah uyanıp da dünyada her şeyin yoluna girmiş olduğunu görmek hissiyle de gezebilirsiniz. Fakat sosyalizmin gerçekleşebilirliğine hep...

Bir Halkın Futbol Tarihi: Filistin

Ulvi Koçu / Tartışı-Yorum  "Ahlaka dair bildiğim ne varsa futboldan öğrendim. Çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi." der Nobel ödüllü edebiyatçı Albert Camus. Günümüz futbol algısının dışında olan bu tespit dünyanın en popüler spor dalı olan futbolun en alt tabakasından en zirvesine sitem dolu bir selam çakıyor...

İşini hakkıyla yapmak seküler bir namus yeminidir

Barış Ünlü’nün bugün davası vardı, Ankara Adliyesinde, DTCF’nin tam karşısı; çok farklı dönemlerin mimari anlayışını yansıtmakla beraber her ikisi de olabildiğince “çatık kaşlı”. Sosyoloji bölümünün eski dersliği, 433 diye bilinir, adliyeye tam karşıdan bakardı. İki devlet kurumu, iki çatık kaşlı bina… Yine bilen bilir, ders anlatırken hiç...