Amerikalı çiftçiler servetlerinin Çin ile olan ticaret anlaşmasının derhal uygulanmasına bağlı olduğunu biliyorlar. Ve Wall Street de son on yılda sağladığı en büyük getirinin Amerika’nın en büyük ticaret ortağıyla bir ticaret ateşkesi olasılığı sayesinde elde edildiğinin farkında.
Almanlar bile, daha dengeli ABD-Çin ticaret ilişkilerinin Almanya’nın durgun ekonomisini desteklemek için Atlantik-ötesi ticarette benzer iyileştirmeler getirebileceği olasılığı üzerinden sevinmekteler. Berlin’in ekonomi stratejistleri, Washington’un seçim yılında başka bir ticaret sorununa neden olmak istemeyeceğini düşünüyorlar.
Almanlar’ın bir diğer beklentisi de, İngiltere’nin önümüzdeki Ocak ayı sonuna kadar Almanya’nın ABD’den sonra ikinci en büyük ticari ticaret fazlası üreten pazarındaki ticari çıkarlarını koruyacak şekilde Avrupa Birliği’nden ayrılması. Bununla birlikte, görünüşe göre Brexit mimarlarının İngiltere’yi AB’nin ana rakibi olarak konumlandırmak gibi başka fikirleri var.
Washington’un ekonomik yaptırımları yaygın kullanımı – başka şekilde bir savaş – yaptırımların satış ve kârlar üzerindeki beklenen etkilerine göre değişik pazarlarda varlıkların yeniden fiyatlandırılmasını gereken başka bir örnek.
En son örnek, geçen hafta önemli taşeronlardan birinin, Rusya’dan Almanya’ya ve AB’nin geri kalanına doğal gaz sağlayacak Nord Stream 2 boru hattının inşasından yaptırım odaklı nedenlerle geri çekilmesi. ABD yaptırımları sadece ABD ve Almanya arasında büyük bir siyasi sorun yaratmadı, aynı zamanda büyük Alman, Hollandalı ve Fransız şirketlerinden oluşan projenin hissedarlarının da kar marjını vuracak etkilere sahip.
Ekonomik yaptırımların tehlikeli güvenlik yan etkilerine neden olduğu örneklerde durum özellikle daha zor.
Kuzey Kore ve İran şu anda bunun en önemli örnekleri. Ayrıca uluslararası toplumun, bu ülkelerin dünya ticaretine ve finansmanına kısıtlı erişiminin ciddiyeti ve kapsamı konusunda derin bir şekilde bölünmüş olduğu durumlar.
Yaptırımlar, İran’ı dünya ekonomisinden tamamen soyutlamayı amaçlıyor. Bu zor ve tehlikeli bir görev. İran, 80 milyondan fazla nüfusa sahip, dünyanın en büyük ikinci doğal gaz kaynakları ve deniz rotası üzerindeki kontrolüyle küresel ölçekte doğal gaz ticaretinin dörtte birini, petrol ticaretinin ise beşte birini yöneten zengin bir ülke.
İran, uluslararası ticaret için böylesine önemli bir noktayı kontrol etmenin yanı sıra, devam eden Orta Doğu çatışmalarında ve şüpheli nükleer silah arayışında önemli oyunculardan biri.
Kuzey Kore ise çok daha farklı ve çok daha tehlikeli bir sorun. Nükleer savaş başlığı cephaneliğine ve görünüşe göre çok çeşitli teslimat araçlarına sahip olduğu onaylanmış bir nükleer güç. BM ve tek taraflı ABD yaptırımlarından oluşan bir grup, ülkeyi nükleer silahlarını uluslararası denetim altında bırakmaya zorluyor. Uzun müzakere süreci şimdilik durmuş halde çünkü Kuzey Kore güvenlik garantileri ve yaptırımların kademeli şekilde kaldırılacağına dair söz istiyor.
Çin ve Rusya, ABD-Kuzey Kore müzakerelerinin yeniden başlatılması için bazı yaptırımların kaldırılması gerektiği görüşünü destekliyor. ABD kabul etmiyor, ancak Çin’den Kuzey Kore’nin “Noel hediyelerini” – yeni nükleer patlamalar ve / veya balistik füze testleri önleme konusunda yardım istiyor gibi görünüyor.
Bu da Çin’i, ticaret dengesizliklerinin ülkelerin giderek artan düşmanca stratejik rekabetindeki sorunlardan sadece biri olduğu daha büyük bir ABD jeopolitik platformuna getiriyor.
Zaten işlerin zorlaşacağı yer de burası. Geçen Cuma günü yapılan bir telefon görüşmesinde, Çin Başkanı Xi Jinping ABD Başkanı Trump’a Washington’un Pekin’in iç işlerine karıştığını söyledi. Bu durum Çin için kabul edilemez; ancak ABD açısından demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları adına adil bir oyun gibi görünüyor. Zaten, tam da bu konular Çin ve Batı’nın işleri çok farklı pencerelerden gördükleri alanlar ve iki blok arasında neredeyse “işlemsel işbirliği” için bile yer kalmıyor.
Başarılı yatırımcılar portföy stratejilerini değişen jeopolitik manzaralara göre ayarlamalı. ABD’deki mevcut siyasi çalkantılar sırasında zirvelere ulaşan pazarlar, bu olayların varlık fiyatları için bir anlamı olmadığının kanıtı değil. Hayır, bu sadece piyasaların ABD Temsilciler Meclisi ile Beyaz Saray arasındaki bir çatışmanın beklenen sonucunu indirgediğini gösteriyor.
CNBC- Michael Ivanovitch / OECD eski kıdemli ekonomisti, FED New York uluslararası ekonomist, Columbia Business School öğretim görevlisi ve bağımsız yatırım, jeopolitik ve ekonomi stratejisti.