Ben Türkiye’de ana muhalefet partisinin genel başkanı olsaydım, şu an söylenenleri söylerdim. Kılıçdaroğlu’nu Kılıçdaroğlu yapan bir fark göremiyorum ne kadar arasamda bulamıyorum.
7 Haziran seçimlerine yaklaşırken her geçen gün durum daha da karmaşık bir hale bürünüyor.
-Hayır. Aksine gittikçe çözülme aşamasında, 7 Haziran günü yaklaştıkça da çözülmeye devam edecek, çözülmenin son ayağı ise malumunuz 7 Haziran günü olacak.
3 kilit partiye geçmeden önce sanırım kilidi açacak en son partinin MHP olduğunu vurgulamak gerekir. MHP’nin aldığı oy oranıyla alakası yok bu etkisizliğin. Standardı belli olan bir parti olduğu için seçimi çok etkileyeceğini düşünmüyorum fakat seçimden sonrası içinse (muhtemel koalisyon) pozisyonu inanılmaz kritik bir parti konumunda bulunuyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi kuruluşundan bu yana üç genel seçim, üç yerel seçim ve bir milletvekili ara seçimine katılmış; iki referandumda da taraf olmuş ve hepsinden galip ayrılmış bir partidir. Yalnız 7 Haziran’daki seçimin AKP açısından en az 2002’deki seçim kadar zorlu geçmesi muhtemeldir. Yolsuzluk, Ak Saray, Erdoğan’ın istediği ‘başkanlık’ v.s.
AKP’nin rakipleri; yaptıkları-yapacakları bu icraatlar olduğunu söylemeden geçmek olmaz.
Fakat şöylede bir gerçek duruyor ki önümüzde onu gözardı edemeyiz.
7 Haziran’ın en kritik cephesi HDP’de. Evet HDP’de.
Barajı aşması bile belli olmayan bir parti nasıl en kritik konumda olabilir?
-Çünkü barajı aşacağı belli değil.
Aşarsa; AKP için tehlike çanları çalar, aşmazsa AKP şimdiye kadarki en kolay seçimini geride bırakabilir.
Gelelim Türkiye Siyasetinin CHP’sine.
CHP.
Kemal Kılıçdaroğlu.
Ön seçimler.
Ekonomi politikası.
Emekli maaşları.
Nasıl desem, sizce de Kemal Kılıçdaroğlu biraz söylemesi gerekenleri söylemiyor mu?
Yapacaklarını değil, yapması gerekenleri, yapabileceklerini değil, yapması gerekenleri.
Ben Türkiye’de ana muhalefet partisinin genel başkanı olsaydım, şu an söylenenleri söylerdim. Kılıçdaroğlu’nu Kılıçdaroğlu yapan bir fark göremiyorum ne kadar arasamda bulamıyorum.
Hemen Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçildiği güne gidelim; 22 Mayıs 2010’da parti olağan kurultayında, delegelere teşekkür konuşmasını hatırlayan var mı?
İşçi, emekçi demişti o gün.
Ama yürekten gür bir sesle söylemişti, AKP’nin en iyi zamanlarına denk gelmesine rağmen AKP’yi tedirgin ettiğine inanıyorum.
Bu gün içinse AKP zayıf, kırılmaya en çok elverişli bir zamanda, meydanlarda o zamanki Kılıçdaroğlu yok.
Yok.
Elinde çok iyi bir ekonomi bildirgesiyle çıktı.
İyi vaatler.
Vaatler.
…
CHP değil de, Kemal Kılıçdaroğlu Çözüm Süreci’ne, daha doğrusu Kürt sorununa nasıl bakıyor acaba?
Şansımıza bu akşam televizyonda bu soru soruldu kendisine.
Kılıçdaroğlu’na göre bu sorun, Öcalan ile görüşülmez, PKK ile görüşülmez.
HDP’yi gösteriyor.
Sorunun çözüm yeri parlamentodur diyor.
Gazetecilerden biri soruyor; HDP Barajı aşmazsa ne olur?
Kılıçdaroğlu: ‘Bütün siyasi partiler barajı geçmeyince ne oluyorsa o olur.’
Bu durum gerçekten çok ilginç, Kılıçdaroğlu sorunu HDP ile çözmek istiyor, çözüm yeri parlamentodur, HDP parlamentoya girmezse hiç bir şey olmaz.
Ya ben denklemi yanlış kurdum ya da Kılıçdaroğlu bir şeyleri atlıyor.
CHP’ye 22 Mayıs 2010’daki Kılıçdaroğlu lazım.
Eğer CHP ‘muhalefeti’ bırakıp iktidar olmayı düşünüyorsa.
Emin Ergün