“Ahlaka dair bildiğim ne varsa futboldan öğrendim. Çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi.” der Nobel ödüllü edebiyatçı Albert Camus. Günümüz futbol algısının dışında olan bu tespit dünyanın en popüler spor dalı olan futbolun en alt tabakasından en zirvesine sitem dolu bir selam çakıyor aslında. Evet top hiçbir zaman beklediği köşeden gelmiyor Filistin’de. Her sabah bir başka şehre, kasabaya, sokağa, eve düşüyor acılı çığlıklar ve ölümler sağanağında.
Filistin denilince futbol belki de en son hatırlanacak şeydir. Çünkü zulmün ve acının gölgesinden çıkmak, savaş ve kanın üstesinden gelmek, bağımsızlığa, özgürlüğe duraksız koşmak, ancak ve ancak direnmenin insan üstü boyutlarıyla mümkündür. Bu aynı zamanda Filistin’de doğan her çocuğun ekmek ve su gibi kutsal ilkesidir. Bir halkı ayağa kaldırmak; ölümle can çekişen, her yanından kanlar fışkıran bir halkı ayağa kaldırmak, yine kendi nefeslerini feda etmekle mümkündür.
Filistin futbol tarihi işte bu ahval ve şeraît içinde acılı deneylerden geçerek doğmuştur. Önce İngiliz mandası altında iken tanışılır meşin yuvarlak ile. Filistinli gençler ile Yahudi gençleri kendi aralarında ilk futbol maçlarını yapar. 1934 Dünya Kupaları elemelerine adı Filistin ama futbolcuların büyük çoğunluğu Yahudi olan takımla katılırlar ve Mısır’a 7-1 yenilmekten kurtulamazlar. 1948 yılında İsrail’in kurulmasıyla acılı yıllarda başlamış olur. Filistin toprakları ölümler ve göçler arasında can çekişir. Özellikle Abd ve Şili, Filistinli mültecilere, çileli göçlerinin ev sahibi olur. Futbol göç ülkelerinde bile Filistinlilerin rüyasından çıkmaz. Şili’de ki mülteciler daha önce Palestino adıyla kurulan ve Filistinli gençlerin de yer aldığı bu futbol takımıyla dünya işgal tarihine futbollarıyla itiraz eder.
Ama hüznün ve acının coğrafyası ülkede kalanlarıyla direnişe devam etmek zorundadır. 1962 de Filistin Futbol Federasyonu kurulsa da, uluslararası Futbol Federasyonları birliği (FİFA), Filistin’in bağımsız devlet olmamasından dolayı bu federasyonu tanımaz. Filistin ülkesi de futbolu da tanınmıyordu. Bu reddediş tam 36 yıl sürdü. 1998 yılında Filistin yönetimi kurulduktan sonra FİFA da Filistin Futbol Federasyonunu tanıdı ve Filistin Milli Futbol takımının uluslar arası maç yapmasına izin verdi. Bu bir milattı, bir halkın kanla yazılmış miladı. İlk milli maç Beyrut’ta Lübnan ile oynanır ve maçı Lübnan 3-1 kazanır. Skor hiç ama hiç önemli değildir. Bununla birlikte Suriyeliler ve Ürdünlüler de bu coşkuyla Filistin ile maçlar yapar. Suriye maçını 2-1 kaybetse de Filistin, Ürdün ile 1-1 kalarak tarihlerinin ilk beraberliğini alır. İlk teknik direktörleri Arjantinli Ricardo Carugattır ve ilk galibiyet 1-0 la birleşik Arap Emirliklerine karşı alınır.
2006 Dünya Kupası elemeleri için Filistin Futbol Federasyonu bir milli takım oluşturmak için ilginç bir yöntem dener. Federasyon, Filistinlilerin yoğunlukta olduğu ülkelerdeki gazete ve televizyonlara ilan vererek ülke milli takımında oynayacak futbolcu arar. Çünkü ülkede futbol ligi, şehir maçlarından öteye gitmediğinden uluslar arası maçlarda oynayacak düzeyde futbolcu da yok gibidir. Özellikle Şili liginden Palestino, Universitad ve Cobreloa gibi takımlarda oynayan Filistin asıllı futbolcularda bu teklife büyük rağbet gösterir. Çoğusu Arapça bile bilmeyen, acılı Filistin hikayeleri dinleyip bu hikayelerle büyüyen bu futbolcular, ülkelerine olan vefalarını göstermiş olurlar. Eleme maçlarında başarı gösteremeseler de yüreklerin başkentinde şampiyon Filistinliydi onlar; bağımsız ve özgür Filistinli… Fakat zorluklar bitmiyordu. 2010 Dünya Kupası elemelerinde Singapur ile oynayacakları maç için takıma İsrail yönetiminden maça gitme izni çıkmaz ve takım Singapur’a gidemeyerek hükmen yenik sayılır.
Filistin 2008 yılına dek iç saha maçlarını rakip sahalarda ya da Ürdün, Mısır gibi ülkelerde oynar. Çünkü İsrail, Filistin futboluna Filistin topraklarında futbol oynama yasağı getirmiştir. Yine de onları desteklemek için maçın oynanacağı ülkelere dolup taşıyordu yurtlarından kopan Filistinliler. Seslerinin çıktığı kadar haykırıyorlardı. Skordan çok daha mühim bir şey var ise o da ülkelerinin varlığını kazımaktı batının diplomasi duvarına. 2008 yılında İsrail’in Filistin de futbol oynama yasağı sona erdiğinde şu vardı ki artık kanla yıkanmış topraklarında futbol oynayacaklardı. Kendi coğrafyalarında yaralı ve yorgun halklarını meşin yuvarlakla ayağa kaldıracaklardı. 26 Ekim 2008’de, 68 yıl sonra Filistin kendi topraklarında ilk millî maçını oynar. Bu dostluk maçında rakip Ürdün’dür. Tüm dünyanın gözü bu karşılaşmada olur, keza kendi topraklarındaki bu maç Filistin için bir var olma savaşının insani ve onurlu bildirgesiydi. Başta BBC olmak üzere bir çok kanal maçı canlı yayınla sunar tüm dünyaya. Ramallah yakınlarındaki Faysal El-Hüseyni Stadı’nda oynanan karşılaşmayı Türk hakem Cüneyt Çakır yönetir ve karşılaşma 1-1 sona erer. Yıllarca İsrail’in boykotu ve ambargosu altında kalan Filistin Milli Futbol takımı halkı ile ilk buluşmasını altı bine yakın kişi seyreder. Bir çocuğun anne ninnisiyle yeniden buluşması nasıl ise, bu da böyle bir buluşma olarak kazınır belleklere. İsrail, maçın oynanmaması için bin bir zorluk çıkarsa da maçın oynanmasına engel olamaz ve dünya hem Filistin ile hem de Filistin futboluyla Filistin topraklarında tanışmış olur.
9 Mart 2011 günü ise Filistin, Batı Şeria‘da kendi evinde tarihi bir maç daha oynar. Tayland‘a karşı 2012 Yaz Olimpiyatları ön eleme maçında deplasmanda Tayland’ın 1-0 kazandığı maçın rövanşında Faisal Al-Hüseyni Stadyumunda kendi evinde 43. dakikada Abdul Hamid Abuhabib’in attığı golle 1-0 kazanır. Bu skorla penaltı atışlarına geçilir ve Tayland 6-5 kazanan taraf olur. “Tarihi bir gün” olarak nitelendirilen bu maçı Başbakan Fayyad’da gururla izlemiştir.
2014 yılı ise Filistin futbolunun kendini kabullendiriş yılı olur. Maldivler’in ev sahipliği yaptığı 2014 AFC Challenge Kupası’nda Maldivler, Türkmenistan, Filipinler, Kırgızistan, Afganistan, Laos ve Myanmar ile mücadele ettiği 5. AFC Challenge Kupası’ nın finalinde Filipinler ile karşılaşan Filistin, Ashraf Al Fawaghra’nın 59. dakikada serbest vuruştan attığı golle turnuvadaki ilk şampiyonluğuna ulaşır. Bu başarı Filistin futbol takımını Asya da yılın takımı yapar ve tarihinde ilk kez 2015 Ocak ayında Avustralya’da yapılan Asya Kupasına katılma hakkı tanır. Bu Filistin futbolu için görkemli bir devrim gibidir.
Kim bilir Arafat yaşasa idi tribünlerde gözyaşlarına boğulur ve bunu göstermekten çekinmezdi.
2015 Ocak ayındaki Asya Kupasında Ahmed Al Hassan önderliğindeki Filistin; Japonya, Ürdün ve Irak ile aynı grupta yer alır. Japonya‘ya 4-0, Ürdün’e 5-1, Irak’a da 2-0 yenilir. Tüm bu skorlar acılı bir halk için önemli olmaz, çünkü onlar A.Camus’un dediği gibi topun bekledikleri köşeden gelmeyeceğini çok acı deneylerle öğrenmiştiler. Fakat dünyanın bildiği şuydu ki, bu turnuvanın başı dik, onurlu bir takımı var ise bu da Filistin gerçeğinden başka bir şey değildi.
Filistin de ligler İsrail saldırılarından ötürü düzenli bir şekilde oynanamıyor. Bu da ülke futbolunun gelişimini mutlak bir ölçüde engelliyor. Bugün Filistin milli takımında oynayan futbolcuların tamamı Filistin dışında futbol oynayan oyunculardan oluşuyor. Çünkü Filistin topraklarında futbol oynamak futbolcu olmak büyük zorlukların gölgesinden öteye gitmek bilmiyor. Batı Şeria’da ya da Gazze’de ki futbol takımlarından da ne yazık ki hiçbiri ülkelerini ulusal bir müsabakada temsil edemedi. Bunun sebebi de tabi ki İsrail’in insanlık dışı politikaları. 2000 li yıllardan bu yana yüzlerce lisanlı sporcu Filistin’de hayatını kaybetti. Sağ kalanlar ise ya sakat kaldı ya da İsrail hapishanelerinde ölecekleri günü beklemekte.