Ana SayfaHaberlerKültür Sanat"Biz ekmek istiyoruz! Ama...
Google Haberler'de takip et!

Öyle filmler, kitaplar, hikâyeler ve düşünceler vardır ki hayatta, seslendikleri sözcükleri-imgeleri hem hayatın gerçeklerini merkezinden yansıtırlar hem de oluşturdukları anlatım biçimleri ile zihnin bilincinde yeni ufuklar açarlar.

“Biz Ekmek istiyoruz!”,“Ama Gül de istiyoruz!”,”Bütün güzellikleri, güzel olan her şeyi istiyoruz!…”, Ufuklar açıp çok şey anlatan ve hayatı en kapsamlı şekilde aktaran cümleleri ile sesleniyor ünlü yönetmen Ken Loach “Ekmek ve Güller” (2000) filmi ile en doğal hakları için mücadele veren insanların sesinden. Çoğu memleketlerini bırakıp başka bir ülkede göçmen olarak çalışmaya gelmiş işçilerin yürüyüş sahnesinde, sigortalı olarak çalışma talepleri, güvenlik kaygısının en yoğun biçimde yaşandığı günümüz dünyasında “güvenceli bir hayat” olarak kendisini açığa çıkarıyor.

hakkında Ekmek ve Güller 2 Ekmek ve Güller

‘Loach umudun sesini yükseltiyor’

Her çektiği filmde kamerasını hayatın gerçeklerine çeviren Ken Loach; Yılmaz Güney, Behmen Qubadî, Yeşim Ustaoğlu, Roman Polanski, Semira Makhmelbaf, Andrei Tarkovsky, Sarah Gavron, Akira Kurosawa ve nice toplumsal gerçekçi bağımsız sinemacı gibi toplumun dertlerini ve sıkıntılarını yansıtıp umutlarından yana seslenerek tüm ezilenlerin, ötekileştirilenlerin ve emekçilerin penceresinden dünyaya bakıyor.

Ken Loach sineması yeryüzünde yaşanan savaşlar ve yoksulluklar sonucunda oluşan; ölümler, acılar, kendi yurduna ve diline özlem, sürgün, göçmenlik, kadınların yaşadığı sorunlar, işsizlik, gelecek kaygısı, metropollerde nüfus artışına bağlı olarak ortaya çıkan sorunlar, barınma sorunu, bireysel dertler, düşük ücretli ve güvencesiz çalışma ve birçok boyutlarıyla hayatın yaşanan gerçeklerini, meselenin tam içinden anlatarak umudun sesini yükseltiyor. Loach’ın yansıttığı hikâyelerde, özgürlük tutkusu ile eşit bir geleceğin özleminin düşü, çabası ve güzel bir geleceğin yaşanacağı günlerin mayasının hayata katılmasının izleri var.

hakkında Ken Loach Ekmek ve Güller Ekmek ve Güller

‘Ama ben burada olmakla umudumun yeşerdiğini hissediyorum’

Filmlerinde sade ve günlük hayatın içinden sözcüklerle anlatım oluşturan yönetmen Ken Loach, doğal bir sanatsal form ile toplumsal bakış açısını birlikte yansıtıyor. Filmleri gerçeğin dilinin sınırları ile konuşarak, anlattığı hikâyelerin olay örgüsünü kurarken, üzerinden asırlar geçmiş bir William Shakespeare şiiri gibi sinema ve insanlık tarihi boyunca güncelliğini her zaman hissettirecek ve gerçeğini sesini hatırlatacaklar.

Umudun hiç bir zaman bitmediğini ve diri olduğunu filmlerinde anlatan yönetmen Ken Loach’ın “Ekmek ve Güller” filminin bir sahnesinde geçen “Ama ben burada olmakla umudumun yeşerdiğini hissediyorum” şeklindeki hayatın içinden cümleler ile baharın, tıpkı ünlü edebiyatçı Victor Hugo‘nun “Gecenin en karanlık olduğu zaman, Sabaha en yakın olduğu andır” cümlesinde anlattığı gibi yakın olduğunu dile getiriyor.

Hayatı değiştirip dönüştürebilmek için verilen çabalar ile uzun yıllar devam eden süreçlerin elbette gün ışığını doğurarak baharı getireceğini ve sonunda acılardan oluşan sancıların yeni günlerin sabahlarının rengi ve sesi ile sona ereceğini ve güzel bir gelecek düşünün yeşerip gerçekleşeceğini müjdeliyor.

10,053BeğenenlerBeğen
244TakipçilerTakip Et
1,038TakipçilerTakip Et

Listeler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler haberler

Harika 20 çalışmasıyla sıradışı yağlı boya sanatçısı Riusuke Fukahori

Japon sanatçı Riusuke Fukahori, kendine has yöntemi ile harika ötesi yağlı...

Türkçeleştirilen Kürtçe şarkılar: bir kültürel yağma hikayesi

Türkçeleştirilen Kürtçe şarkılar: bir kültürel yağma hikayesi

7 maddede mutfağınızdaki doğal antibiyotikler

Press Haber - Havaların soğumasıyla birlikte artan grip ve soğuk algınlığından...

Godard’tan Haneke’ye Avrupa sinemasından en iyi 10 sanat filmi

Press Haber | Avrupa sinemasının kuşkusuz Hollywood ile ayrılan en büyük...

Tartışı-Yorum

Evrilen CHP ve sağ-sol kucaklaşması

“Vay be bu da mı olacakmış” diyeceğimiz ne çok şey görüyoruz son günlerde. Sağ ve sol un kucaklaşması bunların başında geliyor.1950-1990 arası Türkiye’si karanlık günlerinde birbirine taban tabana zıt,...

En çok mor

Sıcak beterdi. Bıyıkları terlememiş bir delikanlılık çağında boncuk boncuk ter atıyordu. Çimento torbaları eşek ölüleri kadar ağırdı. Tuğlalar, yamalı şalvarında kahverengi tozlar bırakıyordu. Yamasını çepeçevre saran alelacele dikişleri hep...

Kerbelâ’ya Giderken İmam Hasan

Hz Ali, Harici İbni Mülcem tarafından şehit edildiğinde, ikinci İmam Hasan otuz yedi yaşındaydı. Al Müctaba (seçkin, seçilmiş) sıfatın erişmişti ve Ehlibeyt’in başına geçmişti.İmam Hasan, babası Hz. Ali’nin defin işlemlerini yaptıktan sonra,  bütün halkı topladı. Ramazan ayının 21....