[ad_1]
NURTEN YALÇIN ERÜS
”Her şeyin bir zamanı vardır, her şey zamanını bekler…’’ Bu sözü, kitabımın kahramanı Leon Bahar’ın kızı Tamar Bahar’dan tam 16 yıl boyunca hemen her gün duydum. 2017 Ağustosu’nda onu aniden kaybettiğimde, tam da söylediği gibi zamanının geldiğini hissederek yazmaya başladım.

Aslında her şey, ekonomi gazeteciliği yaptığım yıllarda, 2000’li yılların hemen başında, iş adamı Üzeyir Garih’e sorduğum bir soruyla başladı. O günlerde ‘Salkım Hanım’ın Taneleri’ filmi vizyondaydı ve ailesinde Aşkale’ye giden olup olmadığını sordum. Çalışma masasının çekmecesinden sararmış bir evrak çıkardı ve bana uzattı, ”Kuzinimin eşinin yazdığı bir dilekçe. Vergiyi ödeyemediği için Aşkale’ye gönderilmiş zavallı adamcağız” dedi. O tek dilekçeden koca bir külliyata ulaşmamı ise, yine Üzeyir Bey’in tanıştırdığı Tamar Bahar sağladı.
Varlık Vergisi sürgünü Leon Bahar’ın yazdığı, karısı Jenny’nin sakladığı, kızı Tamar’ın gazetecilik heyecanını doludizgin yaşadığım o günlerde bana emanet ettiği çoğu Fransızca sürgün mektupları ve dilekçeleri işte bu kitabın omurgasını oluşturdu. Bu kitap benim olduğu kadar Leon Bahar’ın da.
Leon’un yazdıklarını okuduğumda, karşımda sadece hakkını arayan bir vergi mağduru ya da yazdıklarıyla Türk siyasi ve toplumsal tarihinin karanlık bir dönemine ışık tutan bir tanık yoktu; aynı zamanda, yazdığı her satırda edebi bir tutkunun peşinden koşan, gizli niyeti hep içindeki şiiri açığa çıkarmak olan hevesli bir edip vardı.

Kitaptaki her satırda onun edebi hevesine hürmet etmeye, onun şiirini nakletmeye özen gösterdim.
Her yazarın bir arzusu vardır. Arzumu tarif edecek olursam; bu kitabın her şeyden evvel geçmişin acılarıyla, hatalarıyla yüzleşmekten korkmamayı teklif eden bir davet olarak kabulünü isterim. Her türlü ilişkinin selametini belirleyen tek teminatın hukuk olduğuna dair bir teyit… Acıların tek müsebbibinin devlet olmadığını, devletin aldığı kararları, tuttuğu yolu besleyen bireysel ve toplumsal davranışların acıyı katmerleştirdiğini, bununla da hesaplaşmaya ihtiyacımız olduğunu hatırlatan bir tanıklık… Daha doğarken sırtlandığımız insan olma yükünü hafifleten tek şeyin vicdanımızın sesi olduğuna dair samimi bir tespit…
Uzun bir çalışma ve emeğin ürünü olan bu kitap, Varlık Vergisi uygulamasına dair düşüncelerimin berraklaşmasını da sağladı. Leon Bahar nezdinde Varlık Vergisi mağdurlarına yaşatılanlar onlar için keder ve adaletsizlik, geriye kalan herkes için utançtır.
Uygulamayı savaş tehdidi içinde kaçınılmaz bir çare olarak görmek bu ayıbı, bu utancı hafife almaktır. Buna karşılık konuyu tek parti dönemine hapsederek anlamaya çalışmak da bir o kadar kolaycılıktır.
Bu kitap Leon Bahar’a ölümünden 71 yıl sonra bir hakkın teslimidir. Onun hak arama mücadelesindeki direncini, umudunu ortaya koymanın ama en önemlisi de şiirsel dilini tanıtmanın iç huzurudur.
[ad_2]