Dalgıç örümcekler, güvenli bir endüstri için ilham veriyor
Su altındayken nefes alabilmek için vücudunun etrafına bir hava tabakası hapseden dalgıç çan örümceği, havayı yakalayabilmek, endüstriyel sıvıların boru hatlarında güvenli biçimde akmasını sağlamak için yeni tekniklerin önünü açabilir. Bu beceri, zehirli veya yanıcı maddeler konusundaki güvenlik risklerini azaltmamıza yardımcı olacaktır.
Su üzerinde yürüyen bir dalgıç çan örümceği (Argyroneta Aquatica). Su yüzeyinin altında yaptıkları, düşündüğümüzden çok daha kıymetli olabilir.
Phil Dooley
Sualtında yaşayan örümceklerden ilham alan bir araştırma, endüstriyel boru hatlarından akan zehirli ya da yanıcı gazların kontrol etmesinde bizlere yardımcı olabilir.
ESİN KAYNAĞI BİR ÖRÜMCEK TÜRÜ
Fransa’nın Paris kentindeki PSL Araştırma Üniversitesi’nde görevli araştırmacılar, su altındayken nefes alabilmek için vücudunun etrafına bir hava tabakası hapseden dalgıç çan örümceğinden (Argyroneta Aquatica) esinlendi.
Applied Physics Letters dergisinde yayınlanan bir araştırmanın lideri olan Hélène de Maleprade, “Esin kaynağımız, havayı tutmak için aerofilik (havayı bir doku aracılığıyla yakalayan) yapılar kullanan bu hayvanlar üzerinde yaptığımız gözlemlere dayanıyor; bu davranış, onlar için bir hayatta kalma yöntemi. Biz de tabiatın geliştirdiği fikirlerden faydalanabilir miyiz diye düşündük,” diyor.
Örümceklerin karnında, ‘hidrofobik’ ya da daha az kullanılan biçimde ‘aerofilik’, yani ‘hava tutucu’ diye bilinen bir özelliğe sahip, suyu iten tüyler bulunur. Bu canlılar karınlarından solunum yaparlar ve kapana kıstırdıkları hava tabakası, su altında avlanma, dinlenme, çiftleşme ve kuru toprak dışındaki bir ortama yumurtalarını bırakma davranışlarına olanak sağlar.
BİR SPREYLE İPLİKLERİ KAPLADILAR
Araştırma ekibi, ticari bir hidrofobik sprey ile bir ipliği kaplayarak, örümceğin karnında bulunan tüylere benzeyen bir malzeme üretti. Araştırmacılar, örümcekler suya daldırdıkları zaman, kabarcıkların ipliğe tutunduğunu ve iplik eğildiğinde, yatay pozisyondayken on derece gibi düşük açılarda bile iplik boyunca yukarı doğru yöneldiklerini gözlemlediler.
Havadaki iplik üzerinde aşağıya doğru akan su damlacıklarının davranışı açık biçimde bilinse de sudaki kabarcığın davranışı Maleprade ve meslektaşlarını şaşırttı.
Kabarcıklar üzerindeki kuvvetlere dair inceleme, sürüklemenin büyük kısmının kabarcığın çevresindeki su katmanından kaynaklandığını, sürüklemenin su ile iplik arasındaki temas alanının uçlarından kaynaklandığı su damlacıklarından farklı olduğunu gösterdi.
BİRÇOK FARKLI ÖZELLİK İNCELENDİ
De Maleprade, “Havanın hareket etmesi kolay ama suyun öyle değildir; sürtünme her zaman suda gerçekleşir. Hava kabarcığının kendisini hareket ettirmek yerine suyu balonun etrafında hareket ettirmek daha zor olur” diyor.
Araştırma ekibi, ipliklerin açısını, kabarcıkların boyutunu ve sıvının kıvamını değiştirerek, ortaya çıkan fiziğin tam bir görüntüsünü elde edebildi ve atalet, suyun kaldırma kuvveti, yapışkanlık ve yüzey gerilimi arasında gerçekleşen etkileşimi açığa çıkarabildi.
Ekip, araştırmalarına akıllarında bir fikir olmadan başlamış olsa da yeni bulguların potansiyelini fark eden endüstri çevreleriyle çoktan temasa geçtiler.
Sıkıştırılmış (sıvılaştırılmış) gazlar, likit akışına dayalı endüstrilerde sorunlara yol açabilir: Özellikle de gazlar tehlikeli derecede zehirli ya da yanıcıysa, boru hatlarındaki gaz kabarcıklarını yakalama ve yönlendirme becerisi, güvenlik risklerini azaltmada büyük bir lütuf olabilir.
* Yazının aslı Cosmos Magazine sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)
BİLİM
Stephen Hawking haklıydı: Kara delikler buharlaşabilir
[1g 2s 51d] Fizikçi Jeff Steinhauer ve Hayfa’da bulunan Technion – İsrail Teknoloji Enstitüsü’ndeki meslektaşları, ötesine hiçbir şeyin kaçamayacağı görünmez bir sınır olan ‘kara delik olay ufkunu’ modellemek için, ‘Bose-Einstein yoğunlaşması’* denilen bir yöntem dahilinde, aşırı düzeyde soğuk bir gaz kullandılar. Bir ‘uçurumdan’ aşağı akıtarak, bu gaz akışından bir ‘gaz şelalesi’ oluşturdular; gaz şelalesi uçurumdan aşağı düşerken, ses hızından daha hızlı akması için yeterli olacak düzeydeki potansiyel enerjiyi kinetik enerjiye çevirdi.
İnsan türünün ilk ataları dik yürüyen maymunlardı
[2g 2s 57d] Homo sapiens ve en yakın yaşayan akrabalarımız olan şempanzelerin (Pan paniscus ve Pan troglodytes) her ikisi de Afrika maymunlarına dahil olan aynı kaynaktan türemiştir. Araştırmacılar sıkça bu yaratığı ‘son ortak ata’ ya da ‘LCA’ biçiminde adlandırırlar.
Büyük Patlama kuramı yanlış olabilir mi?
[3g 2s 59d] Ana akım gökbilimciler arasında Büyük Patlama’yla ilgili şüpheler, 1960’lı yıllarda, evrenin sıcak ve erken döneminden kaldığı ifade edilen ve tüm evrene yayılan bir radyasyon vızıltısı olan ‘kozmik mikrodalga arkaplanın’ keşfedilmesiyle büyük oranda azaldı. Ancak teorinin sınırlarına ilişkin şüpheler varlığını korudu. Son zamanlardaysa, evrenin nasıl genişlediğiyle ilgili farklı ölçümlerde fark edilen şaşırtıcı bir tutarsızlıktan esinlenerek tekrar yoğunlaştı.
Güneş plazmasıyla ilgili önemli bir keşif yapıldı
Güneş üzerindeki plazma davranışlarının incelenmesi, manyetik sabitleme yoluyla füzyon reaktörleri inşa etmek için büyük çabaların sarf edildiği Dünya’daki davranış biçimiyle karşılaştırılmasına olanak sağlıyor. Bunlar, günümüzde enerji üretmek için kullandığımız ‘fisyon reaktörü’ denen kuzenlerinden çok daha güvenilir, temiz ve verimli olan nükleer enerji jeneratörleridir.
Gözyaşlarının ardındaki bilim nedir?
Başkan Obama’nın gözyaşları kendiliğinden aktı, hakikilikleri izleyicisini heyecanlandırdı. Gözyaşları genellikle derin bir duyguya işaret eder ve kişinin bir duruma ilişkin tepkisinin hakiki olduğunu karşısındakine iletir. Dürüstlüğün sözel olmayan işaretleri bir çok sosyal durumda kritik olabilir. Oysa gözyaşı üretimi kısmen bu nedenle evrimleşmiştir.
Dev asteroitin çarpma ihtimali 7 binde 1
“2006QV89” adlı 131 fit çapındaki bir asteroit 9 Eylül’de Dünya’ya çarpabilir. ESA, söz konusu asteroidin Dünya’ya çarpma ihtimalinin ‘çok az’ olduğunu belirtirken, bunun gerçekleşme ihtimalinin 7 bin 299’da 1 olduğu tahmin ediliyor.
Biyoçeşitlilik çökme aşamasında
Evcilleştirilmiş türlerin vahşi akrabaları, yüksek dağ sıralarının, yoğun tropikal ormanların ve kurak çöllerin kayalık ve buzul ortamında yaşarlar. Doğal koşullarında gelişimlerini sürdürdüler ve bu sebeple besi türlerinin karşılaştıkları hastalıklarla mücadele etmelerine ve değişken çevresel koşullarda verimli kalmalarına yardım edecek genler barındırabilirler. Genetik çeşitlilik, bireylerin bilinmeyen bir hastalık karşısında bağışıklık kazanmak gibi faydalı genetik garipliklere sahip olma ihtimalini yükselterek, türlerin gelecekte de uzun süre varlığını devam ettirmelerini sağlar.
Bugün Jüpiter’e bakın!
Jüpiter’i ve uydularını yakından görmek isteyenler için bu gece ideal olacak. Gezegen en büyük ve parlak haliyle izlenebilecek.
İki dil bilmek bazı becerileri geliştirmeyebiliyor
ABD’li çocuklar arasında gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, ikinci bir dil bilmek, yapılan işe odaklanma hususunda daha büyük bir yürütme işlevi sağlamıyor. Buna karşın, bilim insanları, araştırmanın sınırlı bir alana odaklanması nedeniyle, ikinci dil öğreniminin sağladığı başka avantajların göz ardı edilmemesi gerektiğine vurgu yapıyorlar.