Sevgili okur bu atmosferde yazı yazmak hiç olmadığı kadar zor, öyle ki ciğerden kaleme kan çekmek kalemden kağıda mürekkep akıtmaktan daha kolay. Neden mi? Öyle bir iklim yaşıyoruz ki ara renklere hiç yer yok. İki renk var, siyah ve beyaz. Yazılanı değerli ya da geçersiz yapan “kimci” sorusunun anlamsız cevabında. Evet, maalesef ölçü kriterlerimiz değişti. Muhakeme tembelliği, “kim, kimi nasıl yazmış” yaklaşımı Top 10 da. Hal böyle olunca düşünce yazılarına rağbet etmeyen düşünce fakiri bir toplum olduk. Böyle bir ortamda okunmak istiyorsanız çok derin olmayan hafif siklet analizlerle okura istediğini verin. Ancak bildiğinizi yazmak istiyorsanız muhatapsız sayfalar arasında sıkışıp kalma ihtimaline karşılık şimdiden kendinizi hazırlayın.
İnsanın en zor alıştığı şeydir çalışmak. Bir ömür fütursuz çalışanlar için bile bir kaç günlük tembellik geçmiş alışkanlıklarını gömmeye yetebilir. Ancak tarih sayfalarına baktığınızda en efsanevi bilim insanlarını unutulmaz yapan ortaya koyduklarından çok bunu yapma uğrunda aştıkları zorlukların, engellerin büyüklüğüdür. Örneğin, Galileo’yu Galileo yapan seksen yaşında iki gözüde görmez halde ev hapsine rağmen bilimsel çalışmalarından vazgeçmemiş olmasıdır.
Günümüz insanının düşünme tembeli olmasında sayılamayacak kadar çok faktör rol oynar. Fizyolojik atalet bunlardan bir tanesi. Düşünmek bünye için maliyetlidir, beyinin ekstra zahmete katlanmasını gerektirir. Dolayısıyla tabiatı gereği eğitilmemiş beyinler düşünme sürecinden kaçınma eğilimidedir. Ancak günümüz eğitilmiş beyinlerinde durum daha da vahim; asrın vebası “yanlı düşünme” eğilimi söz konusu. “Yanlı düşünme” birçok psikiyatrik hastalıklarda hastanın tedavi ile arasına aşılmaz duvarlar ören patolojik bir bozukluktur. Düşünmek, yazmak üretmektir ancak böyle bir düşünce bataklığında patinaj çekerek kendine yer bulmaya çalışan düşünür üretmekten uzak kalem-parmak egzersizi yapmadan öte gidemez.
Beyin sanılanın aksine toplumsal bir organdır. Onun dışında bütün organlarımız bireyseldir. O toplumu değiştirirken, şöyle ya da böyle toplum da onu eğip büker. Farkında olarak veya olmayarak her an alışveriş içerisindedir. Fakat gelin görün ki, mutluluklarımızı paylaşmakta zorlanırız ancak mutsuzluklarımızı çabuk al-ver yaparız. Eğer düşünce tembelliği virüsü bu milletin bağrına atılıyor ve filiz veriyorsa yakın bir zamanda tüm sinir sistemini tutar ve giderek o toplumun karakteristiği olmaya başlar. Bu vebanın ilacı yine tarihte. İnsan düşünce tarihinde bir çok defa fetret devri yaşamıştır. Savaşlarla, yıkımlarla karakterize bu dönemlere bakıldığında kendi marazını tedavi eden insan, ilacı yine okumanın merkezkaçıyla düşünmekte bulmuş. Ancak insanlığın dönem dönem yaşadığı bu medcezir sürekli olagelmiş, bundan sonrada olmaya devam edecektir. O paklanmak istedikçe çamura çekilecek, çamura battıkça çıkma dürtüsü büyüyecek. Bu kısır döngü dünyanın sonuna kadar devam edecektir. Çünkü musluğun kontrollünü elegeçiren otorite sahiplerinin tarih boyunca en korkuğı insan eli silah tutan değil düşünen insan olmuştur.
Modern dünyada gelişen teknolojiyle insan bilgiye çok daha kolay ulaşabiliyor ve okuyabiliyor. Dolayısıyla şimdilerde modern taktik okuduğunu düşünmeme zemininde kendine yer bulmaya çalışıyor. Bununla hedeflenen insan modelimi ? Bilgi yüklü merkep.