Ana SayfaHaberlerSağlıkİmamoğlu: “Definlere yetişemiyoruz. Ne...

İmamoğlu: “Definlere yetişemiyoruz. Ne yapayım, susayım mı?”

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Gürpınar Su Ürünleri Hali’nde esnafla bir araya gelerek sorunlarını dinledi. İmamoğlu’nun hal ziyaretine, Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık, İSYÖN AŞ Genel Müdür Hamdi Arpa ve İstanbul Su Ürünleri Komisyoncular Derneği (İSKOMDER) Başkanı Mahmut Uçan eşlik etti. Balıkçılar tarafından alkışlarla karşılanan İmamoğlu, İBB Başkanı ve yöneticiler olarak mülk sahibi olmadıklarını vurguladı. “Biz, size hizmet eden insanlarız” diyen İmamoğlu, balıkçıların sorunlarını bildiğini ifade etti. İklim değişikliğinin balıkçılığın da zor günler geçirmesine nedeni olduğuna işaret ederek, “O nedenle ekmeğine zarar verecek hangi unsur olursa buna müsaade etmeyeceksiniz, etmemelisiniz. Denizi koruyacaksınız. Havayı, suyu koruyacaksınız. Etrafı kirletenle, siz de mücadele edeceksiniz. Hep beraber mücadele edeceksiniz” uyarılarında bulundu.

“Definlere yetişemiyoruz”

Ekrem İmamoğlu, konuşmasının ardından esnafın sorularını yanıtladı. İmamoğlu, esnaf Serdar Can’ın, “Bazı belediyeler, aynı gün iki yerde pazarı olan esnafa, birini açtırıyor, birini açtırmıyor” şeklindeki serzenişine, “Pandemi ile mi ilgili acaba?” sorusuyla karşılık verdi. Can, bu soruya, “Galiba pandemiyle alakalı” yanıtını verirken, bir başka esnaf ise konunun pandemiyle değil, zabıta eksikliğiyle ilgili olduğunu iddia etti. Bunun üzerine İmamoğlu, “Eğer pandemiyle ilgili bir daraltma yapıyorlarsa, ben, pandemiyle ilgili alınan her tedbire saygı duyuyorum; açık söyleyeyim. Buna siz de saygı duyun. Bu konuda benim dilimin kemiği yok. Çünkü ben konuşmazsam, ne yapacağım? Mecburum konuşmaya. Dün akşam, bulaşıcı hastalıktan İstanbul’daki vefat sayısı 186. Ben şimdi ne yapayım yani; susayım mı, yutkunayım mı? Ben, uyuyamadım ki gece. Defin sayışımız, 450’lere doğru yürüyor. Yani yetiştiremiyoruz. Normal Kasım ayında bizim definimiz, -Allah rahmet eylesin; bütün ölmüşlerimize rahmet diliyorum- İstanbul’da 202, 190, 180 kişidir. Şu anda 450’ye doğru gidiyor. Bu kadar zor durumdayız. Bunu bilin. Ama bu dediğinizde başka bir konu varsa, hangi ilçeyse iletin. Biz de o ilçelerle görüşelim. Ama pandemiyse konu, hepinizi Allah korusun. Ben de yaşadım. Ben de o hastalığı geçirdim. Dolayısıyla hiçbir haneye, o hastalık girmesin isterim. Lütfen siz de dikkat edin” ifadelerini kullandı.

İBB olarak örnek pazarlar açmak istiyoruz

İmamoğlu, esnafın pazar yerleriyle ilgili dile getirdiği sıkıntılara, “İstanbul’daki 462 semt pazarının, sadece 6-7’si bizim yetki alanımızda. Onun dışındaki pazarlarda bir yetkimiz yok. Canınızı sıkan unsurlar varsa bize iletin, biz de ilgili başkanlara iletelim” yanıtını verdi. Her yerde pazar açmak gibi bir niyetlerinin olmadığını belirten İmamoğlu, “İBB olarak, örnek pazarlar açarak, örnek uygulamalarla sisteme katkı sunmak istediğimiz için pazar açalım istiyorum. Arkadaşlarımla da öyle çalışıyoruz. Oralarda, özellikle İstanbul’da üretilen bazı ürünlerin de satılmasına fırsat tanımak istiyoruz. O bağlamda biz de pazar açmaya biraz devam edeceğiz” diye konuştu.

İndigo Dergisi https://www.gazeteruzgarli.com/imamoglu-definlere-yetisemiyoruz-ne-yapayim-susayim-mi/

Listeler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler haberler

Dolar/TL’de kritik günler

Dolar/TL BDDK’nın aktif rasyosunu yürürlükten kaldırması ile 7.83’e kadar geriledikten...

6 Bin ağaç kesildikten sonra Danıştay yürütmeyi durdurdu!

Manisa'nın Soma ilçesi, Yırca Mahallesi'nde, Kolin Grubu tarafından termik santral yapılacak...

Türkiye’den FATF’ın ‘kara para’ raporuna tepki: Gerçeklerden uzak ve kabul edilemez

OECD bünyesindeki Mali Eylem Görev Gücü’nün kara parayla mücadele konusunda ülke...

Piyasada fındık yok, yok satıyor

Zonguldak’ın Alaplı ilçesinde yıllardır...

Tartışı-Yorum

Cumartesi Anneleri: Gözaltındaki kayıpların hikayesi

Kadir Gürhan“Kayıplar” ve “yargısız infazlar” denilince akla ilk gelen Latin Amerika ülkeleridir. Bu ülkelerde askeri cunta yönetimleri “gözaltında kayıplar” ve “yargısız infazlarla” kendisine muhalif olan tüm kesimlere karşı bir korku ve sindirme politikası uyguladı. Hayatın bir parçası haline gelen bu uygulamalarda kaybedilenlerin çoğunu; öğrenciler, öğretmenler, sendikacılar (örgütlü...

Ölümü öldürmek, sonsuz bir umudun baharıdır…

“Evîn Biharek e…”* - Arjen Arî Bir acılar sarmalıdır sancı, zamanın derinliklerinde gezinen ve hayatın kıyılarına vurur hafızalarının unutulmayacak sesleri. “Lal bû zimanê xwezayê, Girî herikî, jan bû banî” (“Dilsizdi doğanın dili, gözyaşı aktı, acı köprü oldu…”) dizeleri ile anlatıyor şair Semra Çelebî, ‘Birîn’ adlı şiir kitabında, gerçeğin...

Kalbi atan ölü bedenler

Bazı anlar vardır zihinlerimizde çocukluğumuza dair. Hayal mi gerçek mi olduklarını ömrü billah çözemeyiz. Bize anlatılanları, oradan buradan duyduklarımızı kurgulayarak bir görüntü yaratmış da olabiliriz, bizzat gözlerimizle tanık olduğumuz bu anlar zihnimizde mıh gibi tüm gerçekliğiyle çakılı da olabilir. Dediğim gibi hangisinin doğru olduğunu sınamak mümkün değil.Zihnimde...

Kuzguni Gömüt

Siyah kuzguni elbisesi içinde dilinde tek bir Arapça cümle ile Aisha Faris, sadece ağlıyordu. Bizim bilmediğimiz bir dilde, İç’inde kopan çığlıkların gümbürtüsü, siyah elbisesinde kara kara dalgalanıyordu. Aynı Arapça cümleyi tekrarlayarak Engin dertlerine bir de çağlayanlar ekliyordu. Gözyaşları bakışımızın değdiği her yerdeydi. Kara elbisesi; pul parlaklığını, onun...

Direniş Suflesi: Hayır

‘Oku’ diye başlıyor olmasına rağmen kutsal sayılan kelam; ilk maraza mevzunun başında ortaya çıkıyor.Taraflaşmanın daha kolay belirlendiği, hudutların keskin olduğu süreçler elbette yaşandı. Her konuya dair yaklaşımlar farklı idi ve tariflenen alandan hangi konuya nasıl yaklaşılması gerektiği de kendiliğinden açığa çıkıyordu. Karışık ama bence kesinlikle böyleydi.İnsanın yaşadığı...

Üşüyor bir coğrafyanın yüreği

'Eylül Mayıs'a dönüşecek...'Geo Milev Üşüyor bir şehrin yüreği,  geceler buzdan karanlık. Yan yana dizilmiş çadırlar kanıyor. Üşüyor yeryüzü ve şehrin sokaklarında geziyor soğuk. Bir çocuk gözlerinde acının izlerini taşıyor. Bir bahar var ve gelecek mutlaka çocuk. Umudun ışığını taşıyor, geleceğimiz umudumuz çocuk. En amansız fırtınalar diner çocuk, savrulur...

En çok mor

Sıcak beterdi. Bıyıkları terlememiş bir delikanlılık çağında boncuk boncuk ter atıyordu. Çimento torbaları eşek ölüleri kadar ağırdı. Tuğlalar, yamalı şalvarında kahverengi tozlar bırakıyordu. Yamasını çepeçevre saran alelacele dikişleri hep terden söküktü.Daha O Boy’uyla karar vermişti ev yapmaya. Bir evin temelini attı. Atış o atış..Seni inşaat işçisi; fayans...

Sınırlar ve rahatça uyunamayan ülkeye dair: Ordu, yeniden…

Levent Ünsaldı Devlet ve milletin yüksek çıkarlarını ait olduğu kurumun çıkarlarıyla eş gören, dolayısıyla bunları yorumlama tekelini de kendisine veren Türk subayı, kışladaki eriyle kurduğu paternalist ilişkisini (“oğlum” ifadesiyle çağrılan er) milletin geneliyle olan ilişkisine de kolayca yansıtabilmiştir. Aktarılan bu hususi ethos (değerler sistemi), subayın tüm yaşamını geçirdiği...

Rıza Yalçın Koçak yazdı: Olağanüstü zulüm

Rıza Yalçın Koçak Etrafımızdaki insanlar büyük bir şaşkınlıkla cevabı bir yanı ile çok basit bir yanıyla ise iler tutar yanı olmayan sorular soruyorlar. İşyerlerinden atılan arkadaşlarının masumiyetlerine iliklerine kadar inanıp ve ama ‘devletin de bir bildiği vardır’ fikriyatının serin sularında kol gezmeye devam ediyorlar. Hükümet ile ‘paralel’ devlet...

Halkın vicdanı; “Gelemem” diyorsun, peki sen bizdeki “öf öf” ü duyuyor musun?

Ne desek, ne etsek, nasıl yapsak bilemiyoruz… Az şey mi yaşadık? Yok, bir şeyler anlatabilmek için yeterli yaşadıklarımız. Çok şey mi yaşadık? Yok, bir şeyler yapabilmek için çok şey görmedik henüz… “Derin bir ah” çekiyoruz, çünkü şu kelimeler sayfaya değerken Hurşit Külter hala kayıp. Ve “ah vicdan”...

Rütbelerin Er’leri

Rıza Yalçın Koçak ‘Türk halkı sessiz kalarak onayladığı bu savaşın mağduru olmaya mahkumdur.’ (TAK-Haziran 2016)Erleri çekin rütbeliler gelsin! Erleri çekmeyecek rütbeliler ordusu. Ere göre tanımlı omuzlardaki apoletler. Kaç erin başı olduğunu bildiriyor unvanlar. Erlerle tanımlayıp erlerle var ediyorlar kendilerini. Erleri çekin rütbeliler gelsin çığlığını bir iyi niyet olarak okumak gerekiyor en başta....

Kadim Süryanilerin Akitu Bayramı

Yerinden yurdundan edilen, sürgün halkların derdini en içten şairler dillendirir. Bu sebeple Yuhanna Bar Madeni der ki:“Ey sağduyulu!Ana vatanında kalman,Saygınlığını korur.Hakareti ve acı dolu gurbeti hor gör.Saç, başta oldukça değerlidir.Olmadığında, küçümsenir ve ayaklar altına alınır”Bundan tam 6766 yıl önce (MÖ 4750) Asur ve Babil kaynaklarına göre, tarihte...