Ana SayfaTartışı-YorumKolektif şiddet bilinci

Kolektif şiddet bilinci

Seçim beyannamelerinin yayınlandığı şu günlerde, partilerin, tıkanan ana damarımız olan “birlik beraberlik şuuru” bahsini, vaad metinlerine dahi almamalarına şaşmamak elde değil. “Birlik şuuru” deyince aklınıza saadece “kürt sorunu” geliyorsa, bu, toplumun nabzını hiç tutmadığınızı ya da size kimlik verip değerli kılan tarihinize yabancılaştığınızı gösterir.

Osmanlı döneminde yahudiler, hristiyanlar ve müslümanların aynı mahallede, sırt sırta komşu olarak seneler boyu kavgasız, gürültüsüz yaşadığı bir Anadoludan, aynı aileden bireylerin, birincil derecede kan bağı olsa dahi farklı siyasi görüşlere sahip oldukları için bir arada yaşayamadığı bir Anadolu’ya uyandık, ne ustaca bir toplum mühendisliği ama!

Toplumsal bloklaşmanın had safhaya ulaştığı günümüz türkiyesinin hal-i pür melali ortada. Vekillerce tartaklanan gazeteciler, zırhlı araç arkasında ceset sürükleyen polisler, haber spikerinin kafasına silah dayayan özel harekatçılar, sosyal medyadan millete hakeret yağdıran hakimler, yıkıma odaklanmış kitleler… Daha devam eden bu uzun insanlık karnemiz maalesef sıfılarla dolu.

Bizim temel dinamiklerimizi terör, suriye ya da multeci krizi değil, kaybettiğimiz aidiyet duygusu sarstı. Bu millet, tarihinde bir çok zaman iliklerine kadar yaşadığı, çanakkalede sembolleşen, birbirine, milletine ve toprağına aidiyet duygusunu kaybetti.

Peki noldu bize? Kim çomak soktu güzelim memlekete?  “Üfürükçü  yazarlar” gibi “bütün bunlar dış güçlerin oyunu” tezine oynayıp yazıyı sonlandırmayacağım elbet, ancak “böl, parçala, yönet” triat’ı üzerine kurulu Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) Türkiye ayağından da bahsetmeden geçersek mesele sığ kalmış olur. BOP, Irak, Suriye ve Türkiye topraklarının bir kısmına Kürdistan ismi altında yeni bir harita çizen, bölgede İsrail’i teminat aldına alan ve ondan başka süper güç istemeyen bir projedir. Projenin Irak ayağı herkesçe malumdur, Suriye’de ise radikal cerrahi mudaheleler devam hâlâ etmekte, sıra numarası yavaş yavaş Türkiye gelmektedir.

Anadolu insanı, tabiatı itibariyle konsantre şeker gibidir, bulunduğu yeri tatlandırır. Dolayısıyla, onu çözmek zaman alır, iyice kaynatıp karıştırmadan sindirilmesi zordur. Ancak “çomak” yeterli uzunlukta ve belirli aralıklarla deliğin etrafında gezdirilirse, sosyal-bilişsel tutuşma elbet başlar, nitekim öyle de oluyor. Nefret dolu siyasi söylemler, devletin birincil, ikincil ağızlarından durdurak bilmeden savrulan hakaretler, zamanla toplumda bir bilişsel bir tutuşma oluşturuyor. Millet, kanaat önderini takip etmede beis görmüyor.

Anormal normallikler türedi, normallik anlamını kaybetti. “Güruh” ne gördüyse onu yaptı, “ötekileştirme” yi normal kabul etti, “falancı, filancı” demeyi mübah saydı, küfürmüş, hakaretmiş millet bunların ehliyetini çoktan aldı.

Şimdilerde insana saygısı olmayanların sırtı sıvaslanıyor, ceset sürükleyenler polis merkezinde çayla uğurlanıyor, “ustaya” tabi olmanın kıymeti harbiyes-i iştah kabartıyor. Korkarım bu tablo, daha kaotik, ekonomisi “error” veren, iç savaşa balıklama atılan bir Türkiye’ye gebe. 1 Kasım ise ya bir doğum ya da bir kürtaj..

Hepimizi daha çok sağ duyulu olmamız, “birlik beraberlik” şuurunu daha sık hatırlamamız gereken sancılı günler bekliyor.

Hamdi ŞekeroğluTartışı-Yorum

Listeler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler haberler

Mardin’de Mutlaka Gezilmesi Gereken 10 Yer

Anadolu’da birçok kültüre ev sahipliği yapan Mardin, yedi bin yıllık...

AFP’den 11 fotoğrafla Sur’daki çatışmalar ve tahrip edilen tarih

Sokağa çıkma yasağının 9 gün aradan sonra kaldırıldığı Diyarbakır'ın Sur ilçesini...

Rus Fotoğrafçıdan bebek bekleyen çiftler!

Rus fotoğrafçı Jana Romanova, bir kaç yıl önce arkadaşlarının bebek beklemesi...

Tumblr’ın seçimiyle 2014’ün en iyi 19 Gif’i

Her yıl en çok beğenilen Gif'leri belirleyen Tumblr, 2014 yılının en...

Tartışı-Yorum

İsmail Beşikçi: Ahmet Ümit’in yeni kitabı Elveda Güzel Vatanım’da İttihatçılar…

15 Haziran 1926’da, Mustafa Kemal’e karşı gerçekleşen İzmir suikast teşebbüsü, eski İttihatçılara yönelik bir politikanın yaşama geçmesini gündeme getirir. Eski ittihatçılar, izlenmekte, tutuklanmakta, kaçırılmakta, yok edilmektedir. İstanbul’da bu politika kararlı bir şekilde uygulanmaktadır.  Eski İttihatçılardan Şehsuvar Sami Bey, emniyet güçleri tarafından izlendiğini fark eder. Beşiktaş’taki evinden ayrılarak Perapalas’a...

Oruç nedir?

Oruç, insanın bedenini kontrol etmek, disiplin ve denetim altına almak, ruhsal yapısını güçlendirmek için yaptığı bir ibadettir. Oruç ibadeti belirli zamanlarda yeme, içme, cinsellikve eğlenmekten mahrum bırakma gibi; istekleri/duyguları  terk ederek, zihinsel/ruhsal yapıya ağırlık vermektir. Hemen hemen tüm inançlarda yer alan oruç, çeşitli nüanslar göstermekte,kimi inançlarda yeme-içmeden uzak durmak seklinde olabileceği gibi bazı inançlarda, canlı varlıkları yememe...

Ahlâksız modernite – Hamdi Şekeroğlu yazdı

“Her yeni güne acı haberlerle uyanan, gazete manşetleri kan kırmızısı ile tektipleştirilen, acı, terör, tecavüz ve cana kıyma sıradan eşik-altı haberler olarak adledilen daha da kötüsü bütün bu olup bitenleri hazmedip “düşünce fakiri” olmayı seçen kitlelerle dolu olan Türkiye’de yazacak bir bu mu kaldı kardeşim?” diyebilirsiniz. Dünya tarihinde...