Ana SayfaDerlemelerTürk korku sineması

Türk korku sineması

Yüz yıllık Türk sineması tarihinde çekilen filmler arasında bilimkurgu, kara film, savaş filmi gibi Batı sinemasında başat olan sinemasal türler gelişmemiştir. Bu durum, popüler film türlerinden birisi olan korku filmleri için de geçerlidir. Türk sinemasında çekilen uzun metraj korku filmlerinin sayısı çok azdır. Bu neticenin hem teknik hem de sosyokültürel nedenleri olmakla beraber, dünyadaki çeşitli ülkelerde korku filmi üretiminin arttığı dönemlerde Türkiye’deki korku filmi kısırlığı üzerine çeşitli platformlarda tartışmalar yaşanmaktadır.

Bu tartışmalarda, Türkiye’de çok az sayıda korku filmi çekilmesini doğal karşılayan kesim tarafından en temel olarak iki neden ileri sürülmektedir. Bu nedenlerden birincisi, korku filmlerinin gerektirdiği görsel ve plastik anlamdaki pek çok efektin ve mekânsal anlamdaki incelikli düzenlemelerin yapım bütçesini çok şişirmesidir. Ancak bu iddia dünyaca ünlü birçok korku filminin yapım sürecine ters düşmektedir. Korku sineması sayıca çok fazla alt-türe ayrılmaktadır ve yüksek bütçe gerektiren alt-türlere giren korku filmleri olduğu gibi, çok düşük bütçe ile çekilerek birer korku klasiğine dönüşmüş olan filmler de vardır. Dünyaca ünlü Amerikan korku filmlerinden “Perili Ev” (The Haunting, 1963), “Yaşayan Ölülerin Gecesi” (Night of the Living Dead, 1968), “Teksas Elektrikli Testere Katliamı” (Texas Chainsaw Massacre, 1974), “Şeytani Ölü” (Evil Dead, 1982), “Blair Cadısı” (The Blair Witch, 1999) gibi filmler bu duruma mükemmel birer örnek teşkil etmektedirler. Unutulmamalıdır ki, sinema tarihi içinde her zaman seyirci potansiyeli bulabilen korku filmleri, düşük bütçeler ile yüksek karlara ulaşmanın en garanti yollarındandır. Yüksek teknoloji ürünü efektlere sahip korku filmlerinin dışında kalan korku filmleri; göstermeden korkutmak, mekânsal atmosfer ile korkutmak, kamera oyunları ile tedirgin etmek gibi daha ucuz ve basit yöntemleri kullanmaktadırlar. Ancak Türk sinemasında bu tarz bir yönelimle çekilmiş seri bir korku filmi üretimi bile olmamıştır.

Türkiye’de korku sinemasının yaygın olmaması konusunda savunulan ikinci temel neden ise, sinemada kullanılan korku motiflerinin Batılı Hıristiyan toplumlarına özgü olduğu, belirli bir korku geleneğine sahip olmayan Anadolu, Türk ve İslam kültürünü benimsemiş Türk halkının korku filmlerine ilgi göstermeyeceğidir. Bu yargı, bütünüyle net bir yanlışlığı içermektedir. Anadolu’nun birçok yerinde bugün bile birçok batıl itikat, sözlü korku hikâyeleri ve yerel korkunç inançlar varlığını sürdürmektedir. Bunun yanında büyük kentlerdeki artan nüfus, medyanın da yardımıyla Batı kültürü ile tanışıp, bu kültürü benimsemektedir. Buna rağmen Türk sineması içinde çalışan yönetmenler ne Anadolu yerel hayatından kaynaklanan korkuların işlendiği korku filmleri, ne de şehirlerde yaşayan Türk insanının yaşadığı modern korkuları ve aşina olunan Batı tarzı korku motiflerini içeren korku filmleri gerçekleştirmişlerdir. Türk sinemasında çekilen korku filmlerinin birkaçı, dünya çapında başarı kazanan yabancı korku filmlerinin yeniden çevrimleri, geri kalanlar ise yeterli dağıtım ve gösterim olanağı bulamamış çalışmalardır.

Yazar: Ulaş Işıklar

10,053BeğenenlerBeğen
244TakipçilerTakip Et
1,038TakipçilerTakip Et

Listeler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler haberler

44 Madde ile Deniz Gezmiş kimdir, neyin nesidir!

Bir dönem, orkestra şefi gibi idare ettiği kitleleri peşinden sürükledi. Henüz...

Selçuk Avcı’dan mahkemelerin ‘iyi halli’ tecavüzcüleri

Tasarımcı Selçuk Avcı, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde iyi halden dolayı indirim alan...

AFP’den 11 fotoğrafla Sur’daki çatışmalar ve tahrip edilen tarih

Sokağa çıkma yasağının 9 gün aradan sonra kaldırıldığı Diyarbakır'ın Sur ilçesini...

Hannah Price ve ‘tacizcileri taciz etme aracı’ olarak fotoğrafçılık

Bir kadının 'yalnız' dolaşması sırasında karşılaştığı sözlü, yazılı, fiziksel tacizleri biliyor...

Tartışı-Yorum

Ölümü öldürmek, sonsuz bir umudun baharıdır…

“Evîn Biharek e…”* - Arjen Arî   Bir acılar sarmalıdır sancı, zamanın derinliklerinde gezinen ve hayatın kıyılarına vurur hafızalarının unutulmayacak sesleri. “Lal bû zimanê xwezayê, Girî herikî, jan bû banî” (“Dilsizdi...

Marksist ve sosyalist bir siyasetçi olarak Yaşar Kemal

Yaşar Kemal, 28 Şubat 2015’te direne direne ölümünün ardından değişik yönleriyle tanıtıldı. Romancılığı, hikâyeciliği, şairliği, gazeteciliği, doğaya olan tutkunluğu, insana olan aşkı, neşeli kişiliği onu tanıyanlar tarafından anlatıldı. Ancak...

Ortadoğu`nun Panaroma Denemesi – Tartışı-Yorum

Tartışı-Yorum / Yakup Emrah Şüphesiz ki zulmün egemen olması ile birlikte birçok kavram, gücü ellerinde bulunduran totaliter sistemlerin kendi fikriyatlarını muhafaza etmek adına ürettikleri büyülü sözlerdir. Örneğin İnsan Hakları Bildirgesi...