[ad_1]
Kasım ayı Türkiye ekonomisi açısından bir dönüm noktası oldu. Değişen sadece ekonomi yönetimi değil, Türkiye’nin sıra dışı ekonomi yönetim tarzıdır. Uluslararası normlara uygun ekonomi yönetimi, piyasalar üzerinde hemen pozitif etki gösterdi. Güçlü açıklamaları, TCMB’nin politika faizini %4,75 arttırarak fiili fonlama faizi olan %15’e çıkartması takip etti. Aylar sonra Türkiye piyasalarına ilk defa anlamlı bir yabancı para girişi oldu. Tarihi ölçüde değer kaybeden Türk Lirası bir haftada %10 değer kazanırken, 10 yıllık tahvil faizi (grafikte) %15’ten %12’nin altına yüzde 3 puandan fazla geriledi.
Bu yaşanan değişiklik bir tercihten ziyade bir zorunluluktu. Çünkü Türkiye’den sadece yabancı sıcak ve uzun vadeli yatırımcı çıkmakla kalmadı. İçerde de tasarruf mevduatın %56’sı dövize dönerek hükümetin ekonomi yönetim anlayışına güvenmediğini her hafta beyan etti. Bütçe ve cari dengenin birlikte bozulması ile dış ilişkilerde sürekli riske giren yönetim tarzı birleşince, Türkiye ekonomisi 1990’lı yıllara geri dönmekteydi.
Yeni ekonomi yönetimi yaklaşımının, hukuk reformu ile desteklenmesi niyeti isabetlidir. Ancak 2002-2007 arası başarılı yıllara geri dönmek kolay olmayacaktır. AB üyeliği hedefi, Türkiye’nin ekonomi ve hukuk reformu için güven yaratacak bir çapa olabilir. Ancak hükümetin içerde ve dışarda ikna etmesi gereken şüpheli büyük bir kesim bulunuyor. Hükümetin söylem ve eylem tutarlılığı dikkatle takip edilecek.
Biden’ın Başkanlığı ve Türkiye
ABD’de başkanlığın Biden’a geçmesi ile Türkiye jeopolitik olarak daha dikkatli bir diplomasi takip edebilir. 2021 Şubat’tan itibaren, S400 ve Halkbank konusu masaya gelebilir. Sorunları yapıcı diplomasi ile çözme niyeti ve çabası, tıkanan Türkiye dış politikasının önünü açabilir. Bu nedenle, ilk bakışta negatif gözüken ABD başkanlık seçimi sonucu, ilişkilerde ilk denge sağlandıktan sonra, Türkiye açısından olumsuz olmayabilir.
Diğer yandan, Biden’ın küresel bazda daha makul politikalar izleyeceği beklentisi ile gelişmekte plan ülkelere sıcak para akışı artmaya başladı. Son yıllarda yabancı yatırımcı güvenini büyük oranda kaybeden Türkiye, son değişimlerden sonra, bir miktar sıcak para cezbedebilir. Nitekim Türkiye’nin Dolar bazlı Eurobond’ları değer kazanmaya başladı.
AB ile ilgili olası olumlu bir gelişme piyasalara yabancı döviz girişini arttırabilir. Yabancı para girişi devam ederse, Borsa İstanbul’da büyük hisseler önderliğinde yükseliş eğilimi kısa vadede devam edebilir. Faizlerde ise enflasyon düşene kadar daha fazla bir gerileme olması zor. Türk Lirası’nın değer kazancı da sınırlı kalabilir çünkü TCMB’nin yeniden döviz rezervi biriktirmesi gerekecek.
Mehmet Gerz
Ata Portföy Yönetimi
Genel Müdür / CIO
mgerz@ataportfoy.com.tr
Beş sayfalık raporumuzu ekteki link’ten indirebilirsiniz:
http://www.ataportfoy.com.tr/outside/Ata_Portfoy_Aylik_Rapor_1_Aralik_2020.pdf
Finansoloji: Borsada hissenin güvenilirliğini nasıl anlarım?
Almanya’da banka krizi endişesi
Aşı, Gelişmekte Olan Piyasalara Bağışıklık Kazandırır Mı?
2021 yılı GOÜ’ler için ‘Tadından Yenmeyebilir’
[ad_2]