Metin Altıok bugün 75 yaşında, aramızdan ayrıldığı 9 Temmuz’dan beridir şiirleriyle hala dim dik ayakta duruyor.
Metin Altıok bugün 75 yaşında. Sivas’ta 2 Temmuz 1993′te yaşanan Madımak Katliamı’nda ağır yaralanan, kurtulan ancak komadan çıkamayarak 9 Temmuz’da yaşamını yitiren şair Metin Altıok’un bugün doğum günü. Metin Altıok yaşasaydı, 75 yaşında olacaktı.
Doğum gününde sevenleri ve yakınları tarafından anılan şair Altıok, 14 Mart 1940′ta İzmir Bergama’da doğdu. Karşıyaka Lisesi ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe bölümünü bitiren Altıok, Bingöl’de ve daha sonra sürgün olduğu Karaman Lisesi’nde Felsefe Grubu Öğretmenliği yaptı. Madımak katliamında ağır yaralanan Altıok, 1 hafta komada kalmasının ardından hayatını kaybetti.
Metin Altıok Eserleri ve Şiire Bakışı
“Gezgin” (1976), “Yerleşik Yabancı” (1978), “Kendinin Avcısı” (1979), “Küçük Tragedyalar” (1982) “İpek ve kılabtan” (1987) ve “Şiirin İlk Atlası” (1992) adlı eserleri bulunan Altıok, şiiri, “Şiir devingen ve değişken, her seferinde tek ve özgün olan çok özel bir varoluş biçimine sahiptir. Bu özellik başka şairlerin şiirleri için olduğu kadar aynı şairin şiirleri için de geçerlidir. Şiirle her karşılaşmamız bir öncekinden farklı, yeni bir karşılaşmadır” şeklinde tanımlamıştı.
Şiiriyle Türkiye’nin en hassas şairlerinden olan Altıok’un uzağı gören kişiliğini şu mısralarından anlamak mümkün:
“Heybesinde yılan İşaretleri,
Baldıran zehiri
Yüzüğünün içinde
Ve yanında
Kav taşıyan ben;
Tekinsizim size göre
İbret için yakılması gereken”
Metin Altıok ve Kimliksiz Ölüler şiiri
Toplumcu sanatıyla da ön plana çıkan şair, /bir deniz kabuğunda / dalgaları duyanlar; /boş bir mermi kovanı / sizce nasıl uğuldar!/ dediği Kimliksiz Ölüler adlı şiiriyle bunu gözler önüne serer. Şiir 1979-87 arasında bir zamanda yazılmış olmalı. Çünkü Metin Altıok’un Bingöl’de felsefe öğretmenliği yaptığı yıllar bunlar.
Sonradan Enver Ercan’la yaptığı söyleşide anlatıyor, şiirin hikayesini:
“O kadar ilginç o kadar önemli şeyler yaşadım ki Bingöl’de… Benim için ikinci üniversite oldu. Hayatı gördüm. Mesela bir şey anlatayım size… Bir gün Bingöl’e iki ceset getirdiler. Bingöl bu ölülerle çalkalandı. Kahveler boşaldı. Herkes görmeye gidiyor. Ben de gittim. Morga götürüyorlardı cesetleri. Biri erkek, daha bıyıkları terlememiş, öbürü bir kız… Erkeğin elbiseleri üstünde, kız çırılçıplak. Ama erkeğin yüzü dümdüz, burnu yok, baldırından da lop et koparılmış, parmakları mürekkepli. Parmak izi almışlar. Çok etkilendim bu olaydan ve tabii rakıya vurdum. Sonra bu şiiri yazdım.”
Kimliksiz Ölüler
1.öyle ak, öyle ak ki teni;
ipekten biçilmiş sanki.
duyulmamış bu yüzden
üstünü örtmek gereği.
çırılçıplak, incecik
sedyede bir kız cesedi.
on parmağı boyalı;
bulaşmış ıstampa mürekkebi.
bir kızım sağsa eğer;
bir kızım morgda şimdi.
2. göğsü kana belenmiş,
gözlerinde meneviş.
genç yüzünde bıyıkları,
daha yeni terlemiş.
sabıka kayıtlarına adı
yaşarken hiç geçmemiş.
iyi hal kağıdı bile
alırmış isteseymiş.
akıl alır da dostum;
yürek almaz bir tuhaf iş.
3. çoktan soğumuş gövdesi;
ama elleri hala diri
sağ avucundan geçmiş
mermilerden biri
gören bir göz olmuş
sanki o mermi deliği
bakıyor avucundan
kısacık yaşam emeği.
sevmeyi deneseydiniz;
bu yolu seçmezdi belki!
4. açacak yine baharda
dağlarda, koyaklarda
adı yok bir çiçektir
zulmün kara toprağında.
onun da bir sözü vardı.
bu gök kubbe altında.
işte o öldü artık;
bir yas bıraktı arkasında.
ve çağ dışı bir korku
hısıma, akrabaya.
5. yanında dağılmış kağıtlar
ve tütün tabakası var.
bir bez parçasıyla
ağzını tıkamışlar.
cesedi sırtüstü
boyunca uzatmışlar.
bir deniz kabuğunda
dalgaları duyanlar;
boş bir mermi kovanı
sizce nasıl uğuldar!