Ankara-Berlin-Brüksel ilişkilerinin geldiği aşamayı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın ajandasında nelerin olduğunu Berlin Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Direktörü Prof. Dr. Udo Steinbach BasHaber’den Reşad Ozkan‘a değerlendirdi.
Vize serbestisi, mülteciler, devlet güçleri ile PKK arasındaki çatışmalar ve insan hakları ihlalleri konularının öne çıktığı müzakere sürecinde gerilen ilişkiler Türkiye-AB arasında en ciddi krize neden oldu. Türkiye-AB ilişkileri en negatif dönemine girerken, üyelik sürecinin kesintiye uğramasının yol açacağı sorunlara Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sert çıkışlarının neden olduğu iddia ediliyor. Uzmanlar, Batı dünyasının Türkiye’yi endişe ile izlediğini, Ankara’nın AB ile yaptığı mülteci anlaşmalarının boşa çıktığını, geçtiğimiz hafta Federal Almanya Parlamentosu‘nun kabul ettiği Ermeni Soykırım Yasa Tasarısı ile Alman-Türk ilişkilerinin de yara alacağına dikkat çekerek, sağduyu ile diplomatik ilişkilere geri dönülmesi çağrısında bulunuyor.
“Avrupa, Türkiye‘yi AB’ye almak istemiyor“
“Avrupa, Türkiye‘yi AB’ye almak istemiyor. Türkiye ile müzakereler yapılıyordu ve aynı zamanda Türklere şu söyleniyordu: Müzakerelerden ne sonuç çıkarsa çıksın AB üyesi olmayacaksınız. Bunun için yeterince nedenimiz var diyorlardı. Almanya’nın fazlasıyla tereddütü vardı. Yine Fransa’dan da benzer tereddütler ifade ediliyordu. İslam ile biçimlenmiş bir ülkenin AB üyesi olması konusunda genel anlamda sıkıntıların yaşanacağı bekleniyordu. Bu tutum işin arka planındaydı. Bu gerilimin gerçek nedenin de ise, sözleşmeler gereği üyelik müzakereleri yapılmasına karşılık, müzakerelerin sonunda Türkiye‘nin gereken çabayı sarfetmemesi yatıyor. Bu Türk tarafında derin bir hayal kırıklığına yol açtı, inanıyorum ki özelikle AB‘nin bu tutumu Erdoğan‘ı çok yaraladı. Herşey açığa çıkmıştır. Gerçi şu anda görüşmeler devam ediyor, hatta mülteci sorunu sayesinde bu ve diğer bölümler müzakereler içine alınıyor. Öyle görünüyor ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye‘nin AB üyeliğine girmesi konusunda umursamaz bir hava içerisinde bunu da ifade etti zaten. Vize serbestliği ile ilgili yapılan görüşmelerde, çok derin görüş ayrılıklarının olduğu ve işin ciddiye alınmadığı da herkes tarafından izlendi görüldü.“
“Kürd ve Ermeni meselesi ilişkileri olumsuz etkiler“
“Tabiki AB-Türkiye müzakerelerinde Kürd meselesi daima önemli rol oynadı. AB – Türkiye arasındaki ilişkilerin kalitesine gelince, bu hususta Kürd meselesi daima temel öğe idi.
Federal Meclis’te Ermeni Soykırımı’nı tanıyan yasa tasarısının kabul edilmesinin mevcut ilişkilere olumsuz etkisi olacağına inanıyorum. Son haftada Ankara’nın konuyu fazla önemsemediğini gördük. Sembolik jestler söz konusu idi. Ancak geçmişe baktığımızda, Almanya’dan birkaç yıl önce Fransa’da aynı adımı atarken, ilk önce çok büyük bir fırtına estirildi ve birkaç haftadan sonra konu adeta unutuldu, kimse artık ondan bahsetmedi. Ve inanıyorum ki bu sefer de öyle olacak. Ayrıca Alman – Türk ilişkileri veya Avrupa – Türk ilişkileri ilk etapta Ermeni Meselesi’nin hedefi veya Ermeni Meselesi’ne bağımlı olmayacak. Esas olarak mesele Mülteci Anlaşması ve mülteci sorunudur. Evet, bu esas problem gelecek günlerde Alman – Türk ilişkilerinin veya Avrupa – Türk ilişkilerinin kalitesini yoğuracak, basamağı olacaktır.“
“Erdoğan’ın devleti laik olmayacak“
“Erdoğan bir şeriat devletinden bahsetmiyor, arka tarafta konuşuluyor. İlk kez yeni Meclis Başkanı‘ndan duyduk. Erdoğan bunu da duymamazlıktan geldi. Ancak öyle bir devlet sözkonusu ki bu devlet Kemalist devletten ayrı olacak, onun gibi olmayacak. Artık laik olmayacak, öyle bir devlet gerçekten yüksek bir hacimde İslam ve İslam etiği ile biçimlenecek. Erdoğan bir islamist olduğunu düşünüyorum, ancak İslam Devleti için hemen eline silah alacak, militan bir İslamist veya bir terörist değildir. Ancak Türkiye‘nin bir İslam toplumu tarafından biçimlendiğini, bunun şöyle veya böyle bir şekilde bir devlet biçimi ile siyasi kurumlarda da ifade edilmesi gerektiğini düşünüyor ve şu ana kadar sözlü olarak da bunu söyledi. Şimdi de dış politikada Suudi Arabistan ile sıkı ilişkilerden dolayı olsun veya diğer İslam devletleriyle ilişkiler olsun, artık İslam Dünyası‘nın Batı‘dan bağımsız olarak kendisini organize etmesi gerektiğini, izah etmeye, açıklamaya çalışıyor.“
“AB ile ilişkiler, demokratik normlarla uyum meselesi“
“Tabiki böyle bir devlet AB normlarına uymayacak, eğer böyle bir yöne girerse Türkiye, Avrupa ilişkileri için büyük bir yük olmaya başlayacak. Şeriat devletinden bahsedilince, Avrupalı parlamenterler buna hemen reaksiyon gösterip, ‘Böyle bir şeyin AB-Türkiye arasında yürütülen müzakerelerin de sonu olacağını’ söylüyorlar.“
“Türk devleti ile PKK arasındaki savaş tırmanacak“
Savaşın daha da tırmanacağına inanıyorum. Son olarak İstanbul‘daki patlamayı duyduk. Muhakkak arkasında PKK veya ona yakın bir grup bulunuyor. Türk gazetelerine de baktığımızda, hemen hemen her gün savaş haberleri yayınlıyorlar. Nerede ne zaman insanların öldürüldüğünü yazıyorlar veya işte “ordu operasyon yaptı“, veya kaç askerin “şehit“ edildiğini sayfalarına taşıyorlar. Bence savaş tekrar tırmanacak. Ilk hedefleri HDP‘yi yasaklamak ve onu oyundan safdışı etmektir. Bununla hedeflenen şey, şu veya bu şekilde Türk devleti ile Kürdler arasında aracı bir rol üstlenebilecek siyasi güç bertaraf edilmek isteniliyor.
“AB, insan hakları eksenli bir anayasa istiyor“
“AB ilkesel olarak vatandaş ve azınlık haklarını destekliyor. Terörizme ve şiddete karşıdır. AB, din ve etnik azınlık sorunlarının vatandaşlık hakları temelinde çözümünden yanadır. AB, Kemalist düşünce ve kavramlardan yola çıkmayan, vatandaş haklarını, insan haklarını garanti altına alacak yeni bir anayasadan yanadır. Söylediğim gibi bu bir siyasi süreçtir. Avrupa her iki tarafın, Türk Devleti ve Kürd tarafının başvurduğu şiddeti aynı derecede mahkum ediyor ve karşı çıkıyor.”
Kaynak: BasHaber