Eski Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin Sur ilçesinde vurularak öldürülmesinin üzerinden 8 yıl geçti. Dün, cinayete ilişkin dava görüldü. Salı günü ise Elçi’nin ölümünün 8. yılıydı. Faillerinin dahi tespit edilemediği 8 yılın ardından görülen dava duruşmasında, TÜBİTAK, Elçi’nin öldürüldüğü anı görüntüleyecek açıda ve cinayeti aydınlatıcı nitelikte olan dördüncü kameraya ait herhangi bir kayıt bulamadığını bildirdi.
Tahir Elçi Kimdir?
Tahir Elçi, ilk ve orta öğrenimini Cizre’de tamamladı. 1991’de Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olarak, 1992’de Diyarbakır’da serbest avukatlığa başladı. Ceza ve insan hakları hukuku alanlarında uzmanlaşan Elçi, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye Barolar Birliği (TBB) İnsan Hakları Merkezi Bilim Danışma Kurulu üyesi oldu. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) da kurucularındandı. Diyarbakır Barosu’nda yöneticilik yapan Elçi, 2012’de baronun başkanı seçildi. 2014 yılında yapılan seçimde de yeniden başkan oldu.
Elçi, 90’larda yargısız infaz, faili meçhul cinayetler ve köy yakma davalarında mağdurların avukatlığını yaptı. 1994 yılında 26 kişinin ölümüne neden olan Kuşkonar ve Koçağılı köylerinin bombalanması, Lice Davası, Temizöz Davası, Roboski Katliamı gibi pek çok davada da avukatlık yaptı.
14 Ekim 2015’te CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın sunduğu Tarafsız Bölge programında “PKK terör örgütü değildir. Bazı eylemleri terör niteliğinde olsa bile PKK, silahlı siyasal bir harekettir. Siyasal talepleri olan, çok ciddi bir desteği olan bir siyasal harekettir” demiş, bu sözleri nedeniyle 20 Kasım’da Diyarbakır’da gözaltına alınarak İstanbul’a getirilmişti. Elçi, savcılığın tutuklama talebine rağmen, çıkarıldığı mahkemece adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. Ayrıca Elçi hakkında, “terör örgütü propagandası” iddiasıyla 7,5 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırlanmış ve yurt dışına çıkış yasağı konulmuştu.
Tahir Elçi neden ve nasıl öldürüldü?
2015 yılı, Türkiye’de büyük olayların meydana geldiği bir yıldı. Yıllardır devam eden “çözüm süreci”, 2015’in Temmuz’unda 2 polisin ölümüyle sonuçlanan Ceylanpınar saldırısının ardından sonlandırılmıştı. Çözüm sürecinin sona ermesinin ardından terör örgütü PKK’nın yol kesme, araç yakma, şantiyeleri basma gibi eylemleri devam etmiş; güvenlik güçleri ise bu eylemleri durdurmak için operasyonlar düzenlemeye başlamıştı.
Türkiye’de genel seçimlerin yapılmasının ardından PKK’nın eylemlerine başlaması üzerine güvenlik güçleri Sur, Cizre ve Nusaybin merkezli operasyonlar düzenledi. Bu operasyonlara Hendek operasyonları adı verildi. Bu operasyonların düzenlendiği bölgelerin bazılarında sokağa çıkma yasakları uygulanmış ve bazıları geçici süreyle askerî güvenlik bölgesi ilan edilmişti.
Hendek operasyonları sürecinde Tahir Elçi, gözaltına alınmasından 8 gün sonra, 28 Kasım 2015’te Diyarbakır’ın Sur ilçesinde tarihî Dört Ayaklı Minare’nin önünde basın açıklaması yaptığı esnada bölgede çatışma çıktı. Güvenlik güçleri ile PKK üyeleri arasında çıkan çatışmada Tahir Elçi başından vurularak öldürüldü. Elçi öldürülmeden dakikalar önce yaptığı açıklamada “Silah, çatışma, operasyon istemiyoruz” demişti.
Çatışmada ayrıca, polis memurları Ahmet Çiftasan ve Cengiz Erdur da yaşamını yitirdi. Elçi’nin yaşamını yitirmesinin ardından Sur’da sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Tahir Elçi Davası: Belirsizlik ve iddianame
Elçi’nin ölümüne neden olan merminin çekirdeği, olay yeri incelemesi 5 ay sonra yapıldığı için bulunamadı. Merminin bulunamaması nedeniyle kurşunun hangi silahtan çıktığı da tespit edilemedi. Yine de Tahir Elçi’nin vurulduğu anı kaydeden güvenlik kamerası görüntülerinin bulunduğu tespit edildi. 2016’da Adli Tıp’ın Elçi’yi vuran silahı saptayamadığını ve net bulgular elde edemediğini bildirmesi üzerine Diyarbakır Barosu güvenlik kamerası kayıtlarını Londra’daki Forensic Architecture (Adli Mimarlık) isimli kuruluşa gönderdi.
Forensic Architecture, Elçi’nin öldürülmesine ilişkin hazırladığı raporda Elçi’nin üç polisten birinin silahından çıkan kurşunla öldürüldüğü sonucuna vardı. Elçi’nin doğrudan üç polisin ateş hattında olduğu ve polislerin silahlarını birden çok kez ateşledikleri kaydedildi. Polislerden birinin Elçi’ye doğru açık ve engelsiz bir ateş hattıyla silahını ateşleyen tek memur olduğu ifade edildi. Raporda, iki PKK militanının Elçi’ye yönelik “öldürücü atış yapmamış göründüğü” bilgisi de yer aldı.
İddianame Elçi’nin ölümünden 5 yıl sonra 2020’de tamamlandı. 3 polis memurunun şüpheli olarak yer aldığı iddianamede, raporun aksine bir PKK üyesi de şüpheli olarak belirtildi. Diğer PKK üyesinin sokağa çıkma yasakları sırasındaki silahlı çatışmalarda öldüğü ifade edildi. Üç polis, “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermekle” suçlanırken PKK üyesi ise “olası kastla ölüme sebebiyet verme” ile suçlandı.
Duruşmalarda yaşananlar
İlk duruşma 21 Ekim 2020’de yapıldı. Heyetin tarafsız olmadığı gerekçesiyle reddi hakim talep edildi, dosya bir üst mahkemeye gönderildi.
3 Mart 2021’deki ikinci duruşmada mahkeme heyeti sanıklar hakkındaki tutuklama taleplerini reddetti ve yurt dışına çıkış yasağının da dahil olduğu adli kontrol tedbirleri uygulanmasına, sanıkların duruşmalara SEGBİS aracılığıyla katılmasına karar verdi.
14 Temmuz 2021’deki üçüncü duruşmada, ikisi gizli tanık 5 kişi dinlendi. Gizli tanıklar ilk ifadelerindeki beyanlarını değiştirdi ve olayı görmediklerini söyledi. Mahkeme, TÜBİTAK’a müzekkere yazılarak olay anına ait silinen kamera kayıtları üzerinde inceleme yapılmasına, dijital kayıtların yurt dışında incelenmek üzere katılan tarafa verilmesine, olay anında görevli tüm polislerin isim listesinin istenmesine karar verdi.
12 Ocak 2022’deki dördüncü duruşmada olayın yaşandığı yerin karşısındaki kebapçının kamerasının hard diskinin boş olduğu ortaya çıktı. Sanıkların tutuklanması talepleri yine reddedildi.
15 Haziran 2022’deki beşinci duruşmada İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün görevlendirdiği iki Mülkiye başmüfettişi ve bir polis başmüfettişinin hazırladığı araştırma raporu 5 yıl sonra dava dosyasına girdi. 59 sayfalık raporda, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmayla ilgili bilgi ve belgeleri idari soruşturmayı yapan müfettişlerle paylaşmadığı için bazı konuların raporun kapsamı dışında bırakıldığı bilgisi yer aldı. Mahkeme heyeti, daha önce Diyarbakır’da yaptığı bir açıklamada “Tahir Elçi cinayeti siyasi bir cinayettir ve mahkeme heyeti çağırırsa ifade veririm” diyen dönemin başbakanı ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun dinlenmesine karar verdi. Ancak 19 Eylül’de taraflara bildirilmeden verilen bir ara kararla mahkeme, dosyaya yenilik katmayacağı gerekçesiyle Davutoğlu’nu dinleme kararından vazgeçti.
23 Kasım 2022’deki duruşmada müdahil avukatı konuşurken mahkeme başkanı heyetle birlikte salonu terk etti. Yaklaşık 1 saat sonra avukatlara heyetin salona gelmeyeceği ve duruşmayı bitirdiği iletildi.
8 aylık aranın ardından son duruşma 5 Temmuz’da görüldü. Davutoğlu’nun tanıklığının yeniden gündeme geldiği duruşmada, Elçi’nin avukatları, duruşma sonunda cezasızlık pratiğinin işleyeceğine dair ciddi kaygıları olduğunu söyleyerek bu dosyanın akıbetinin de cezasızlık olmaması gerektiğini söyledi. Daha sonra söz hakkı verilen savcı, eksik evrakların tamamlanmasını istedi. Mahkeme de TÜBİTAK’tan gelecek raporun beklenmesi için duruşmayı 29 Kasım’a erteledi.
TÜBİTAK raporunu açıkladı
TÜBİTAK, Elçi’nin öldürüldüğü anı görüntüleyecek açıda ve cinayeti aydınlatıcı nitelikte olan dördüncü kameraya ait herhangi bir kayıt bulamadığını bildirdi.
“Görüntüler eski”
Dün Tahir Elçi davasına ilişkin bir duruşma daha yapıldı. Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın bugünkü duruşmasında beklenen TÜBİTAK raporu dosyaya girdi. Artı Gerçek’in aktardığına göre cinayet anına ait görüntülerin bulunduğu hard diski inceleyen TÜBİTAK “Görüntüler eski” dedi, avukatlar tepki gösterdi. Avukatların taleplerini reddeden mahkeme, davayı 6 Mart’a erteledi.
Kaynak: İlkim Emirler / Aposto