Ana SayfaListelerTürkçeleştirilen Kürtçe şarkılar: bir...

Türkçeleştirilen Kürtçe şarkılar: bir kültürel yağma hikayesi

Asimilasyon politikalarının en şiddetlisi kuşkusuz kültür alanında yaşanmakta. İngiltere, Fransa, ABD gibi birçok sömürgeci ülke işgal ettikleri ülkelerde önce dile müdahale etmiş ve kendi dillerini egemen kılmak istemişlerdir. Bugün adını saygıyla zikrettiğimiz birçok “Fransız” yazarın biyografisine baktığımız zaman “Cezayir asıllı Fransız yazar” gibi ilginç nitelemelerle karşılaşmamız, bahsettiğimiz durumun ufak bir tezahürü. Yıllarca bu tip bir biyografi yazımının dahi yasak olduğu Türkiye’de de bu kültürel sömürü daha ağır ve daha keskin yaşanmıştır. İşgal altındaki kültürler kendi dilleriyle konuşmayı, şarkı söylemeyi, şiir yazmayı bırakıp; sömürgesi olduğu ülkenin diliyle yazmaya başlar ve fiili işgal bitse dahi kültürel işgal yıllarca sürer.

Mezopotamya’da yaşayan kadim halklardan biri olan Kürtler de, bulundukları coğrafya nedeniyle hem fiili hem de kültürel işgali iliklerine kadar hissetmiştir. Osmanlı, Arap, Fars sayılan birçok şair, müzisyen ve diğer kültürel alanlarda tanınmışların aslında Kürt olduğunu öğrenince kültürel sömürünün boyutu daha anlaşılır hale geliyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında da yeni bir Türkiye’nin inşası için kolları sıvayan dönemin aktörleri, her şeyin Türkçe’ye çevrilmesi gerektiğini ve ancak bu şekilde birlik ve beraberliğin sağlanacağını düşünüyorlardı.

Yıl 1926. Temmuz. Darü’l Elhan müdürü Yusuf Ziya Bey önderliğinde tüm yurtta geziler düzenlenmektedir. Bu gezilerdeki amaç yurttaki tüm türküleri kayıt altına alıp dönemin siyasi konjonktürünün diline çevrilmesiydi. Müslüm Yücel’in ifadesiyle “Sesleri semayı delen şark bülbülerinin dönemiydi” bu dönem. (1)

Sovyet Rusya’sında da, birlikte yer alan kültürlere dair müzikal ögelerin derlenmesi ve kaybolmaması için kapsamlı bir arşiv çalışmasının yapıldığını bilmekle beraber, bugün bu arşivle ilgili ele avuca sığar bilgiye sahip değiliz. Ancak, Ermeni, Kürt, Azeri, Orta Asya Türkleri gibi birçok kültüre ait müzikal ögelerin arşivlendiğini biliyoruz.

Türkiye’de resmi organlar eliyle yapılan “arşivlerin” yanında aşağıda örneklerini vereceğimiz gibi bireysel çabalar sonucu da birçok şarkı, türkü, marş Türkçe’ye aktarılmıştır. İşin kötü yanı aktarımlardan sonra eserlerin orijinalinden söz edilmemiş, herhangi bir kaynak gösterilmemiş ve bütünüyle Türkçe’ye mal edilmiştir. Bu konuyla ilgili Abdulkerim Bülbül’ün Derin Düşünce’de yayınlanan Kürtçe Şarkılar Nasıl Türkçe Oldu? Makalesini de bu alanda yapılmış güzel bir çalışma olduğunu belirterek, bu yazıda kullanacağız. Aşağıda okuyacağınız bilgilerin çoğu Bülbül’ün makalesine ait olmakla birlikte kendi kişisel anılarına yer verdiği bazı bölümleri çıkardık veya değiştirdik. (Dilerseniz orjinal makale için buraya bakabilirsiniz)

Gelelim cumhuriyet başlarında türküleri kayıt altına almak için başlatılan yurt gezilerine… 2 Eylül 1926 tarihinde Samsun’dan hareket eden Darü’l Elhan heyetinde Rauf Yekta , Dürü Turan ve Ekrem Besin gibi isimler bulunmaktaydı. Gezinin Güney ve Orta Anadolu’nun bazı illerine yapılması düşünülüyordu. Buna göre ilk durak Adana oldu. Oradan Ayıntap ( Gaziantep), oradan Urfa’ya yapıldı. Bu gezi sonucunda 250 türkü derlenip toparlanıp kayıt altına alındı!

İkinci gezi, Milli Eğitim Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne bağlı, Ankara Devlet Konservatuarı öğretmenleri tarafından 1938 yılında gerçekleşir. Toplamda iki ay süren bu gezi Ulvi Cemal Erkin başkanlığında yapılır. Erkin’in iki yardımcısı vardır. Biri aslen Diyarbakırlı olan Muzaffer Sarısözen, diğeri de Arif Atikan’dır. Atikan daha çok kayıt işleriyle uğraşırken, Sarısözen Kürtçe olan parçaları alıp dezenforme ederek Türkçeye aktarır.

Yapılan geziler esnasında Malatya, Diyarbakır, Urfa, Ayıntap, Maraş ve Seyhan’dan toplamda 491 türkü ve halk şarkısı derlenir.(2)

Üçüncü gezi TRT tarafından 1967’da yapılır. Tüm Türkiye’den 1788 parça derlenir. Dördüncü gezi, Kültür Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi tarafından 1976 yılında gerçekleşir. Bu gezi, bütünüyle Urfa’yı kapsar. Urfa’dan toplam 300 halk ezgisi derlenip, yine toparlanır. (3)

Derlemeler sonrasında derlenen türkülerin tümü notaya aktarılmamıştır. Şu an için Sarısözen’in notaya aktarılmamış 50 parçası vardır.

Derlemeler sonucu elde edilen Kürtçe parçaların çoğuna “Urfa ağzı” , “Diyarbakır ağzı” , “Antep ağzı” gibi tanımlamalar getirilmiştir.(4)

Toparlanan bu türkü ve halk ezgilerinin ilk icraları Ankara Radyosu müdürü Mesut Cemil Bey’in önerisi üzerine bir heyet tarafından yapılması öngörülmüştür. 1948’de adı geçen heyet oluşturulup “Yurttan Sesler” adıyla halk müziği yayınları başlatılır.

Yukarıda anlatmaya çalıştığımız geziler sonucunda derlenen parçaların toplanması, notaya aktarılması tabi ki güzel bir durumdur. Fakat toplanan eserler asıllarındaki dilden (Kürtçe) bir başka dile (Türkçe) dezenforme edilerek aktarılmaktaydı. Bu aktarımda özgün metin ve sözler tümüyle devre dışı bırakılmakta ve ağırlıklı olarak mizahi unsurlara ve şiveli bir Türkçe’ye yaslanan bambaşka sözlere yer verilmekteydi. İşin enteresan tarafı da bu dezenforme işleminin Kürt sanatçılarına yaptırılması ve yine onlara bu şarkıların Türkçe okutulmasıydı.

Şimdi de derlenen eserlere şöyle bir göz atalım. Derlenen ilk eserlerden biri “Kürdün Gelini”dir. Bu Eser bilindiği üzere “Türkmen Gelini” olarak çevrilmiştir. Aynı vahamet , “Kürdün Kızı” parçası için geçerlidir.

İlk Kürtçe eserleri Türkçe okuyan sanatçılar: Celal Güzelses, Mukim Tahir, Kel Hamza, Cemil Cankurt gibi sanatçılardır. Bu isimlere zamanla Mahmut Güzelgöz, Kazancı Bedih, Birecikli Nuri Sesigüzel, İbrahim Tatlıses, Burhan Çaçan, İzzet Altınmeşe gibi sanatçılar eklenmiştir.

Şimdi de “derlenen” parçalara bir göz atalım. Öncelikle Şivan Perwer’den başlayalım:

“De Lorî ” adlı parçayı Güler Işık yıllarca kulaklarımıza “Şey Yani ” olarak fısıldadı.

Daha çok İlyas Salman‘ın oynadığı Yeşilçam filmlerinden aşina olduğumuz ve İbrahim Tatlıses’in “Bir Mumdur İki Mumdur” adlı parça aslında yılar önce “Mumik” olarak biliniyor, dinleniliyordu.

“Hinê bînin li destê kin” adlı parça da bu coğrafyada gelinin kına gecesinde söylenen ve gelinin annesi tarafından gözyaşları eşliğinde dinlenilen “Kınayı Getir Anne” olarak çevrilmişti.

“Di dinê de sê tişt hene” adlı parça da sonraları İbrahim Tatlıses tarafından “Bu Dünyada Üç Şey Vardır” olarak dillendirilmişti.

Yine , “Lawo destê min berde” adlı parçasını yurdun muhtelif sanatçıları “Makaram sarı bağlar” diye dillendirmişlerdi.

Türk sinema tarihinin belki de en acıklı filmlerini yapan ve Küçük Emrah olarak ünlenen, seksenli yıllarda filmleri izlenen her evde gözyaşlarının sel olup aktığı filmlerden bildiğimiz “Ben yetim, Ben öksüz” adlı parçayı, Şivan Perwer ondan çok daha önce ” Lê Dotmam” olarak okumuştu.

Yine “Peşmerge” adlı parçasını İbrahim Tatlıses, kendisini de katarak “Zurnacı İbo Dayı” olarak bir güzel söylemiş.

Özellikle belirtilmesi gereken bir anektod da şu ki; PKK öncülerinden Delil Doğan tarafından yine PKK öncülerinden abisi Mazlum Doğan anısına yapılmış bir beste olan “Canê Canê”yi Şivan Perwer tanıttıktan sonra İbrahim Tatlıses de gazinolarda, düğün salonlarında “Caney Caney” olarak okumuştur.

Heycanê Mukrîyanî’nin söylediği vakit insanın içinden bir şeylerin kopup gittiğini fark ettiğimiz “Ez Kevokim” adlı parçayı zamanın Tatlıses’i olan Celal Güzelses “Hele Yar Zalim Yar” şeklinde değiştirerek kulaklarımızın kirini silmeye yetmemişti.

Bazı kaynaklara göre Zahid Brifkani’nin bazı kaynaklara göre ise anonim bir Kirdkî (Zaza) olduğu söylenen “Leyla ” parçasını da, Özcan Deniz alıp bir güzel söyledi. Üstelik Özcan Deniz, ünlü dengbêjlerden Şakiro’nun öz yeğenidir.

Bir dönem dillere düşen ve Bülent Serttaş’ın dillendirdiği “Ağlama Yar” adlı parça aslında “Seyran Mengî” dir. Bu parçanın aslının Süryanice olduğunu ve yıllar sonra Kürtlerin şarkıyı Kürtçeye çevirdiğini de söyleyenler vardır. (İbrahim Halil Baran )

Yine sahneye İzzet Altınmeşe çıkar. “Lê Nazê ” adlı parçayı “Naze ” olarak seslendirir , “Lê Xanimê” yı da “Le Hanım” olarak müzikseverlere seslendirmiştir.

Anonim olarak bilinen ve hemen hemen her halayda mutlaka müziğiyle halay çekilen bir başka parça da “Lorke Lorke”dir. Ve sahneye yine tanıdık bir isim çıkar: İbrahim Tatlıses.

“Cotkar” isimli Kürtçe eser Tahsin Taha tarafından söylenip, biliniyordu. Mehmet Özbek, eseri alıp “Beyaz Gül, Kırmızı Gül” diye çevirmişti.(5)

Yine Gülistan Perwer’den bildiğimiz (daha önce söyleyen de olmuştur) “Zara” adlı parçayı, günümüzün sinemacısı, ve “çok yönlü kişiliğiyle” bilinen, Mahsun Kırmızıgül “Öleyim” olarak çevirmiş ve bizlere dinletmişti.

Hızlarını bir türlü alamayan mümtaz sanatçılarımızdan olan Ceylan ve Azer Bülbül, Şivan Perwer’in “Xanê û Xwedêde” adlı parçasını kendilerine göre çevirmişlerdi. Ceylan bu parçayı : “Ben Anayım” olarak, Azer Bülbül ise bu parçayı : “Ben Babayım” olarak cinsiyet isteklerine göre şekillendirmişlerdir.

Yine anonimlerden olan

Çavit Civana Leyla” parça: “Çavuş Kızı Leyla” olarak

Lo Berde” adlı parça: “Makaram Sarı Bağlar” olarak

Lorke Lorke” adlı parça: “Diyarbakır Güzel Bağlar” olarak

“Sînemê” adlı parça: “Zap Suyu” olarak

“Esmera Min” adlı parça: “Kibar Yarim Esmerim” olarak çevrilmiştir.

Kemal Sunal’ın bir filminde seslendirdiği ve Türkçe’ye“Ay Akşamdan Işıktır” olarak çevrilen parçanın aslı da “Edlê Yemman” adlı parçadır.

Yine İlyas Salman’ın filmlerinden birinde Bu Tepe Kumlu Tepe adlı şarkının da aslı Nabikeve adlı parçadır.

Türk Halk Müziği Topluluğu’nun korosunda sıklıkla söylenen “Toycular” adlı parça da Nizamettin Ariç’in de söylediği Porzerîn adlı şarkı olduğunu belirtmek lazım.

Şimdi ise orijinal hali ile Türkçe’ye aktarıldıktan sonraki haline bakmak için 10 şarkılık listeye bakalım:

1.

Kültür sömürüsünün en bariz örneklerinden biri meşhur “Ankara’nın Taşına Bak” marşıdır. Notalarının rahmetli Hesen Zîrek‘in 1946 Kürdistan Cumhuriyeti (Mahabad) anısına yazıp bestelediği yarı ağıt bir şarkıdan Türkçeye devşirildiğini biliyor muydunuz? Hesen Zîrek’in kayıtları 1947’e ait iken Türkçede bilinen ilk kaydı ise Ruhi Su tarafından dillendirildiği 1970’lerde bulunmuştur.

Hesen Zîrek – Ey Niştîman

Ruhi Su – Ankara’nın Taşına Bak

2.

1960’lı yıllarda İran’da yaşayan Kürt şarkıcı Mercan (Marjan) tarafından okunan ve Kürtçe olan halk şarkısı Kevirê Dil’ı aslında birçoğumuz Ajda Pekkan’dan dinledik ilk. Pekkan’ın 1970 yılında Viens Dans Ma Vie adıyla Fransızca okuduğu şarkı daha sonra Baksana Talihe (1977) adıyla Türkçeleştirildi. Türkçe sözlerini Fikret Şeneş‘in yazdığı şarkının müziğini bazı kaynaklarda Ajda Pekkan’ın yaptığı geçerken bazılarında da Cezayirli Fransız müzisyen John O’Brien‘in adından bahsediliyordu. Oysa gerçekte bu halk şarkısını Mercan 1963 yılında Fransa‘da bir konserde okumuş, ardından Kai Warner’s Orient Express adlı grup Fly Butterfly adıyla Fransız bir aranje yapmıştı. Ardından John O’Brien de başka sözler yazarak şarkıyı o günlerdeki yakın arakadaşı Ajda Pekkan’a hediye etmişti. Şarkı yakın zamanda Göksel tarafından da okundu.

Marjan – Kevirê Dil

https://www.youtube.com/watch?v=V50h1JlgxcA

Ajda Pekkan – Baksana Talihe

Kai Warner’s Oriental Express – Fly Butterfly

3.

Hesen Zîrek – Yallah Şufer

İbrahim Tatlıses – Yallah Şöför

4.

Türkçe’den en çok çeken galiba Hesen Zîrek‘tir. Yine bir Zîrek şarkısı. İlkin Diyarbakır’ın mahalli sanatçısı Celal Güzelses’ten Ağlama Yar Ağlama Anam adıyla Türkiye’de duyuldu. Ardından Bülent Serttaş gibi birçok ünlü şarkıcı da seslendirdi.

Hesen Zîrek – Nesrîn Emrim Bihare

Celal Güzelses – Ağlama Yar Ağlama Anam

5.

Asıl olarak Hesen Zîrek’in Chawt Cwane Leyla adlı şarkısı olan ve daha sonra Türkçe’ye devşirilip Özcan Deniz gibi şarkıcıların da seslendirdiği şarkıdır. Chawt Cwane Leyla şarkısını ayrıca Şivan Perwer de Kürtçe’nin Kurmancî lehçesiyle yorumlamış ve Kardeş Türküler tarafından da Yılmaz Erdoğan’ın yönetmenliğini yaptığı Vizontele film müziği olarak kullanılmıştır.

Hesen Zirek – Chawt Cwane Leyla

https://www.youtube.com/watch?v=It-_winFI7g

Özcan Deniz – Leyla

https://www.youtube.com/watch?v=ijxPZH_HWK8

6.

Şivan Perwer – Çiya bi berf û Dumane (Peşmerge)

İbrahim Tatlıses- Zurnacı İbo Dayı

7.

Hesen Cizîrî – Ez Kevok im

Celal Güzelses – Hele Yar

8.

Şivan Perwer – De Lorî, Lorî

Mahsun Kırmızıgül – Güneşli Yarınlar

Güler Işık – Şey Yani

9.

Şahiya Stranan – Edle

Ahmet Sezgin – Ay akşamdan ışıktır (Yaylalar)

10.

Tahsin Taha – Rabe Cotyar

Mehmet Özbek – beyaz gül kırmızı gül

KAYNAKÇA VE DİPNOTLAR

(1) Yücel Müslüm , Türk Sinemasında Kürtler ,Agora Kitaplığı , İstanbul , 2008 , s:19

(2) Taşır Şakir Ülkü ,Cumhuriyet’le Birlikte Türkiye’de Folklor Ve Etnoğrafya Çalışmaları , Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı ,Başbakanlık Basımevi ,Ankara , 1973, s:103

(3) Doruk Yaşar ,Urfa’dan Derlenmiş Türküler ve Oyun Havaları , Kültür Bakanlığı Yayınları ,Başbakanlık Basımevi , Ankara ,1977, s:109

(4) Sarısözen’in bu konuyla ilgili iki kitabı vardır.Yurttan Sesler (1952) ve Türk Halk Musikisi Usulleri (1962). Her iki kitapta da derlenen türkü ve halk ezgilerin kimden derlendiği , nasıl derlendiği ,türkünün ilk çıkış zamanıyla ilgili bilgi verilmemiştir.

(5) Bayrak Mehmet ,Kürt Müziği Dansları ve Şarkıları , Özge Yayınları , Ankara , 2002, s:15-39

Paçacı Gönül , Cumhuriyet Döneminde Halk Müziği ,Cumhuriyet’in Sesleri, Tarih Vakfı Yayınları,İstanbul,1999, s:123

10,053BeğenenlerBeğen
244TakipçilerTakip Et
1,038TakipçilerTakip Et

Listeler

21 YORUMLAR

  1. yani kısacası kürtçe şarkıları, kürt sanatçılar türkçeleştirdi ama faturası türkiye cumhuriyetine kesildi öylemi?
    özünü korumayı başaramayanlar asime olur ve kaybolur çok üzgünüm. kürtçe müzik değerlerinde kalsaydı reyting uğruna heder olmasaydı..

  2. Yani kısacası asimilasyon kültürel alanda da kasıtlı olarak organize edildi. Bu makale de özün korunduğunun ve korunmaya devam edeceğinin göstergesidir. Kültür asimilasyon için bkz lütfen cahil takımı: Rafael Lemkin ‘in makaleleri.

  3. Hala bağnazca düşünenler var pes doğrusu.. kürt sanatçıların okuduğu doğru.. Ama şöyle, çok geriye değil sadece 20 yıl kadar öncesine gidersek ahmet kaya nin ünlü şahsiyetlerin de bulunduğu bi toplulukta kürtçe albüm yapacağını söylediğinde kendisine çatal firlatanlardan birinin mahsun kırmızıgül olduğunu görüyoruz. Biri kimliğini korumaya çalışıyor. Çatallarla yuhlamalarla karşılık görüyor. Diğer biri yıllar sonra yönetmen koltuğuna oturup kürt coğrafyasındaki Kürtlerin dramını afişe ederek bundan çıkar sağlıyor. Yapmak istenen ve yapılan gayet açık..

  4. yahu hem bir milletin özünü.. kültürünü yok etmeye çalışacaksın.. allayıp pullayıp yine ona kakalamaya çalışacaksın hem de bu asimilasyondan onları sorumlu tutacaksın.. cidden merak ediyorum siz okduğunuzu nerenizle anlıyorsunuz??

  5. Bu yazı yalanlarla doludur. Muzaffer Sarısözen Diyarbakırlı değil Sivaslıdır. Diyarbakır ile de herhangi bir alakası yoktur. Gezilerde yaptığı türküleri notaya almaktır. Anadolu ve Balkanlar’da yüzlerce yer dolşamıştır; Diyarbakır da onlardan sadece biridir. Yazar ezik yalanlarına Sarısözen’i alet etmiş.

  6. 5 Türkü ile kültürüne tecavüz edildiğini sananlar var, üstelik tecavüzcülerin çoğu kürt! Toprak toprağa gurbette kayarmış:) Türkiye’de bir olmayı hayal edin yaşayın, aksini düşünen geberip gider, demedi demeyin!

  7. Kürt tarihi Roma,Bizans,Osm İmp,Pers İmp , Büyük İskender ,İslam Cihatçıları tarafından bir de Devşirme Kürtler tarafından işgal edilmiştir .Bu güçler zulümlerinden dolayı tarihin çöplüğünde yerlerini almışlar.Kürtler ve Kürdistan halkı ayakta .Kürt coğrafyası işgalcilere kalmadı.Mezopotamyanın yerli halkı Med İmp devamı ve Asurları tarihin sahnesinde silenler Kürtlerdir.Asur İMp zalim bir imparatorluktu Kürtler bunlarla çok uzun süre mücadele ettiler ve yeryüzünde sildiler. Zülüm yağma ,hırsızlık insan onuruna aykırıdır ama biri sizin evinize dalmışsa gerisine de katlanmalı dolayısıyla bu yukarda saymış olduğum güçler ve onların parazitleri bu diyar ve kültür yalnızca Mezopotamyanın yerli halkına aittir;istilacılar barındırılmadı bunun tarihte binlerce örneği var ama bilmeyenler için Kürtlerin küçük bir aşiret veya köy ,kasaba halkı olarak hayal edebilirler ama işin gerçek yüzü bu değil aslında ortadoğunun en kalabalık milletti.Yakın zaman da zaten bunu daha iyi göreceğiz çünkü Kürtler genellikle istilacıları tarafından terörize edilmişlerdir ve Kürtler de her daim bu istilacıların tuzağına düşmüşler anacak 21.yy da ki Kürt nesli çok müthiş donanımlı ve bilgi birikim ,siyasi bir dehaya sahip olduklarını çok kısa zaman da bütün dünyaya kanıtlamışlardır.Bundan sonra Kürtler için her gün her saniye her dakika kazanacaklar Kürtleri sömüren ümmet adı altındaki gruplarda yeni Kürt dehaları tarafından bilgileriyle bertaraf ediyorlar ve edeceklerde çünkü bu mazlum Kürt halkını İslam kılıfıyla ,ümmet kılıfıyla yetim bırakılmışlar.Artık her şeyi görüyorlar bu müthiş bir gelecek vadediyor Kürtlere ve Kürtler gibi ezilen ortadoğudaki diğer halklar içinde bir ışıık oldular örneğin Belucistan daki ezilen halk ilham kaynağı Kürtler olmuştur çünkü İran,Pakiistan,Hindistan ;Belucilerin topraklarını istila etmişlerdir ama şuan bir bir kazanıyorlar geri bunları medya da göremezsiniz ama gerçekleri birileri görmüyor diye bu gerçekler yoktur anlamına da gelmiyor tabiki

  8. hastalıklı bir kürt faşizmi. kürtçülüğün, ırkçı şovenizmin gelebilceği yer burası. asıl türk müziğini katledenler yukarda saydğın kürtlerdir. tatlıses, kırmızgül ve deniz. yani bursa asıl kazığı kürtlerden yiyen biz türkleriz. bütün sanatımızında içine etmişsiniz.

  9. devşirme gasp sadece kürtlere degil yerli olan tüm diğer halkların kültürlerine tarihlerin dillerine coğrafyalarına kadar uygulandı uygulanmakta. hızını alamayan bu ırkçı asimilasyoncu gasp siyaseti komşu halkların kültürlerine bile uygulanıyor
    kendine sahip çıkmayanların yokedilmesi asla mümkün olmayacak…
    her bir farklılık kendine sahip çıkmalı uzun vadeli dayanışmalar ile bu gasp ve yok edilmeyi önleyebiliriz….

  10. Yıllardır türkçe sözlü hafif batı müziği yapıyoruz, ha gayret az kaldı İngiltere, Fransa, Italya ve İspanya Türk olmak üzere sıkın dişleri…!

  11. Burada bahsedilen bazi turkuler Kerkuk kokenli, muhtemelen hem Turkcesi (Turkmen agziyla) hem de Kurtcesi vardir. Bunu sahiplenmek ulusalci politikalarin isi.

  12. yaww he he size jalsa dunyanin en kadim milleti sizesiniz cahil surusu bazilarida bulgisizce anadoluyun tapusu kendisindeymis gibi sahiplenmeye calisir.
    aturkler anadoluya ilk 1071 de gelmedi ilk defa m.s 350 yillainda hun akinlariyla geldi sizinkiler o siraar iranin magalarindaydi bos yere zirvalamayin .turkiyenin asli unsuru turklerdir.Kurucu unsur turklerdir kobani de hani devlet kuracaktiniz kaytonmuydu yoksa faytonmu kurcaktiniz suriyede

  13. Ximximê Torîvanê, Xezalê bêrîvanê…diye düğünlerin vazgeçilmez stranını 1960 larda göçle geldiğim Egede bir düğünde “Ağrı dağından uçtum, çayır çimene düştüm” şeklinde duyunca, çocuk aklımla bile çok gülmüştüm. Bu kadar derin anlamlı bir şarkı nasıl böyle karikatürize edilir…! Ağrı Dağından uçtum, çayıra düştüm… Manda yuva yapmış söğüt dalına gördün mü kıvamında.

  14. tarih verin bu şarkılarla ilgili yoksa hiç inandırıcılığı yok . o ondan önce söyledi bu bundan sonra söyledi filan boş laflar

  15. bazıları dio ki kürtlerin şarkılarını kürtler asimile etmiş bazı durumlarda haklılar ama gel gelelimki yaylalar türküsü şu anda askeriye ve iştimai alanlarda soylenen bi türküdür.
    ve ankara marşı resmiyet kazanmış bi marştır ve aynı zamanda ankara marşı (ey neştiman)
    kürdistan marşıdır.
    kimse demesin bu ülkede adalet var.
    sadece 1 tane kürtçeye çevrimiş bi türkü söyleyin.
    özenti cocukları.

  16. Kardeşim kültürler içiçe geçmiştir, bir besteyi türkçeye çeviriyorsan bestecisini yaz, onore et, emeğe saygı duy, kendine mal etme, bu kadar. Kültürlere saygı duy, anadolu, mezapotamya kültürlerine saygı duy, sahip çık, kavga etme, ırkçılık, ayrımcılık yapma, bir arada barış içinde yaşa, türkülerini, stranlarını söyle, halay çek, Türkçe ve Kürtçe. Bu kadar basit…

  17. kültür asimilasyonu bir gerçektir. Şu veya bu şekilde gerçekleşir, araçlar değişkenlik gösterir.Maalesef müzikte yani sanatta payını büyük ölçüde alır. Bu Kürt içinde Türk içinde değişmez coğrafyanın hepsini kaplar ve bütün kültürler dezenformasyona uğrar. Nasıl mı? toplumu orman gibi düşünün; dengesiyle oynarsanız ormandaki bütün yaşamlar etkilenir. Yukarıda arkadaşımızın bahsettiği bazı şarkılar çok eski kültürlerden bugüne gelmeyi başarmış parçalar, türkçe ,kürtçe ,arapça ,acemce sözlerle karşınıza çıkabilir.Aynnı zamanda işgüzarca bireysel menfaatler içinde çalınmış olabilir. Benim hoşuma giden nokta bal arısı misali çiçeklerden topladığı özü kovanına taşıyıp oradanda bize bir şekilde ulaşması. Yani sanatın dini dili ırkı olmamalı evrensel olmalı. Balın geldiği yer olan çiçeğin hakkını vermek lazım, çiçeyi besleyen suya havaya toprağada elbet. Çok şey söylenebilir ama en önemlisi doğal ve güzel olanın sahiplenilmesi malesef günümüzde müzikte hızla yozlaşıyor herşey gibi. insanı,hayvanı ,ağacı, sanatı seven herkese saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler haberler

İnternet’in en tatlı 10 sevimli hayvanı

Sosyal paylaşım sitelerinden derlediğimiz internet dünyasının en tatlı 10 sevimli sakinini...

Ayın Kitabı ‘Nazım Hikmet’ oldu!

Emin Karaca tarafından kaleme alınan ''Nâzım Hikmet: Mistik Romantik Ağır Mahkûm...

Biricik şair Metin Altıok’un bestelenen 10 şiiri

Türkçe şiirin en naif şairlerinden biri kuşkusuz Metin Altıok'tur. Birçok şiiri şarkı...

14 maddeyle 2015’te yaşanan unutulmayacak olaylar

2015'in önemli olayları... 2015 yılı geride kalırken, birçoğumuzun hemfikir olacağı üzere...

Tartışı-Yorum

SARAY-(CIK) (Tolga Yumrukaya)

Tartışı-Yorum / Tolga Yumrukaya KISACA Kentsel dönüşüm, varlıklı sınıfın düşük gelirli insanları kent dışına atma planıdır. Gölcük depreminden sonra gündemimize geldi kentsel dönüşüm konusu. Yıllarca belediyelerin plansız, izinsiz ve kalitesiz yapılaşmaya göz...

Levent Ünsaldı “Söz ve eylemin anlaşmalı boşanmasına dair…”

Yetkin ve seçkin akademik kadrosu ve çağın gerektirdiği tüm teknolojik olanaklarla donatılmış Üniversitemiz, bilim ışığının gençlere ulaştırılmasında ve ülkemizin aydınlık nesillerinin yetiştirilmesinde tarihi ve vazgeçilmez bir duraktır…   Öğrenci İşlerinde bir gün… -...

Ölümü öldürmek, sonsuz bir umudun baharıdır…

“Evîn Biharek e…”* - Arjen Arî   Bir acılar sarmalıdır sancı, zamanın derinliklerinde gezinen ve hayatın kıyılarına vurur hafızalarının unutulmayacak sesleri. “Lal bû zimanê xwezayê, Girî herikî, jan bû banî” (“Dilsizdi...