Ana SayfaPolitikaAbdullah Cömert'in abisi Zafer...

Abdullah Cömert’in abisi Zafer Cömert’ten ‘Geç kalan samimi bir özür’

Google Haberler'de takip et!

Abdullah Cömert’in abisi Zafer Cömert’in sosyal medya hesabında Kürt halkına ‘Geç kalan samimi bir özür’ başlıklı bir mektup yayınladı.

Haziran Ayaklanması döneminde polis tarafından başından gaz bombasıyla vurularak öldürülen Abdullah Cömert’in ağabeyi Zafer Cömert, devletin yıllarca ‘terörist’ diye adlandırdığı Kürt halkına açık mektup yayınladı, “Geç kalan samimi bir özür” diledi.

Abdullah Cömert'in abisi Zafer Cömert'ten ‘Geç kalan samimi bir özür’

Abdullah Cömert‘in abisi Zafer Cömert’in sosyal medya hesabında ‘Geç kalan samimi bir özür’ başlığıyla kaleme aldığı metin şu şekilde.

GEÇ KALAN SAMİMİ BİR ÖZÜR
“Hep samimiyet aramışımdır insanlarda. Şimdi samimi ve dürüst olma sırası bende. Hani Gezi olaylarında bir söz dolaşıyordu ortalıkta, tüm satılmış medya penguen belgeseli gösterirken akıldan geçenler şuydu değil mi?

2013’te teknoloji çağında satılmış medya olayları bu kadar çarpıtırken Kim bilir 90’larda Kürtlere ne yapıldı ve yandaş medya bize bunu nasıl yansıttı. Evet ben de bu soruyu çok sordum kendime, çocuklarımızı bu devirde gözümüzün önünde katledenlerin 90’larda bebekleri katletmediğine inanmak ahmaklık olur herhalde.

Maraş, Çorum, Sivas olayları devlet kontrolünde ve gözetiminde yapılmamış mıydı? Peki ya Hayata Dönüş Operasyonu adı altında hücrelerinde hapishanede katledilen canlar?

Benim kardeşim katledildi, Gezi direnişinde binler arasında, 2 hafta sonra 2 yıl olacak. Zorlu bir mücadele sonucu, savcıların ve devletin tüm engellemelerine rağmen katili bulduk ve yargı önüne çıkarılmasını istedik, ama heyhat iki senedir hala görevi başında devletin tetikçisi katil polis, vergilerimizle hala maaşını almakta.

Biz katilin yargılanması için mücadele verirken, devlette bize karşı boş durmuyordu. Annem hakkında açılmak istenen ‘cumhuru reisi tehdit davası”, gizli tanıklarla babama açılan dava ve ben, eylemlere katılma gibi birkaç dosya vardı hakkımda hazırlanan, sonra ‘eylemleri yönettiğime’ karar kıldı devlet ve bunun hakkında da dava açtı. ‘Yakında beni örgüt lideri yaparlar’ esprisini yaparken tekrar aldılar ve ‘teröristsin’ dediler.

‘Ulan kardeşimin katledildiği yerde hala Türk bayrağı dalgalanır siz benden nasıl ‘terörist’ diye bahsedersiniz’, ‘Nasıl beni ‘terör’le suçlarsınız’ sorularım yanıtsız kalır.

Evet her şey bu kadar basitti devlet için, 3-4 A4 kağıdını delil sayarak seni ‘terörist’ ilan edebiliyor. Sosyal medyada herkesin tanıdık bildikleri de var. Kırmızı Fularlı Kız, Puşisinden dolayı hapse atılan veya birkaç gün önce yeşil gömlek yeşil pantolon giydiği için şuan hapis yatan Mahmut Koçyiğit. ‘Berkin Elvan’ın katili nerede’ dediği için 1,5 aydır içeride olan Sıla Abalay daha 16 yaşında.

Devlet sesini çıkaran herkesi ya mezara sokmakta ya da hapse tıkmakta. Siz yeter ki bu bozuk düzene, bu çürümüş sisteme karşı durun. Faşizme karşı direnenlerin sayısı az değil, ama yeteri kadar çok olmadığı için faşizmin zindanları şuan katil, tecavüzcü ve hırsızlarla değil, devletin ‘terörist’ ilan ettiği devrimcilerle dolu.

Başa gelmeden anlaşılmıyor bazı şeyler. Başıma geldi ve bu bende bir kırılma noktası oldu. Benim köyüm yakılmadı, yerimden yurdumdan edilmedim. Biz Aleviler Hatay’da bayramlarımızda Hrisi (Aşure) dağıtırken özel harekat bayram yerini basıp bizi taramadı. 12 yaşında çocuğum 13 kurşunla katledilmedi. Kızım bir havan topuyla paramparça edilmedi. Benim annem her Cumartesi GS meydanında oturarak oğlumun bedeni nerede diye sormuyor. Bunların hiçbiri bana yapılmadı.

Toplumsal bir olayda kardeşim katledildi. ‘Toplumsal olay’ dediğime bakmayın, bu Geziyi küçültmek için değil, güneydoğuda oradaki halka yapılan zulmü daha iyi anlaşılması için yazıyorum bunu.

Orada binlerce insan vardı, başkası da düşebilirdi o gün ama Abdocan düştü. Şimdiye kadar yaşananlar acaba sorusunun ötesine taşımıştı beni KÖH (Kürt Özgürlük Hareketi) için, ama ne zaman ki bana ‘terörist’ sıfatı devlet tarafından eklendi, işte o zaman ben samimi bir özür dilemem gerektiği kanısına vardım.

Çoğu kişi yazdıklarımı anlamayacak, bana farklı farklı yaklaşımlarda bulunup benim için olur olmaz konuşacaklar. Umurumda değil. Benim fikirlerim değişebilir ama cesaretim, dürüstlüğüm ve samimiyetim hiç bir zaman değişmeyecek. ‘PKK terör örgütüdür’ diyenler, ‘DHKP-C terör örgütüdür’ diyenler şöyle durup bir düşünün bunu kim diyor? Devlet.

Faşist devlete güvenilmeyeceğini parmaklıklar arkasına girmeden veya sokak ortasında katledilmeden öğrenmek gerekiyor. Bizim vergilerimizle yapılan her şey bize bir lütufmuş gibi sunulurken, devlet kılıcını başımızdan hiç eksik etmedi.

Polisi, savcısı, hakimi hep bize karşı durdu. Bizi köleleştirmek için verdiği çabayı terörist dedikleri örgütler kırmaya çalıştı/çalışıyor.

Bunu anlamak için bazılarının bir adım geri atıp, az biraz düşünmesi gerekiyor. Tekrardan tüm samimiyetimle özür diliyorum.”

10,053BeğenenlerBeğen
244TakipçilerTakip Et
1,038TakipçilerTakip Et

Listeler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler haberler

En güzel sahneleriyle Erdal Tosun

Tiyatro ve sinema sanatçısı Erdal Tosun geçirdiği trafik kazası sonucu yaşamını...

Mutlu olmanın formülü

Ünlü blog yazarı Svetlana Pokrevskaya mutlu olmak için bir yol gösteriyor....

Vietnamlı fotoğrafçıların gözünden 13 fotoğrafla Vietnam Savaşı

Vietnam Savaşı tarihte görülmüş en çetin savaşlardan biriydi kuşkusuz. Savaşın gerçek...

Ahmet Kaya albümlerinde gizli kalmış 12 şair

Müzik tarihinde eşine az rastlanır bir üretkenliğe sahip olan Ahmet Kaya’nın...

Tartışı-Yorum

Ahlâksız modernite – Hamdi Şekeroğlu yazdı

“Her yeni güne acı haberlerle uyanan, gazete manşetleri kan kırmızısı ile tektipleştirilen, acı, terör, tecavüz ve cana kıyma sıradan eşik-altı haberler olarak adledilen daha da kötüsü bütün bu olup...

Direniş Suflesi: Hayır

‘Oku’ diye başlıyor olmasına rağmen kutsal sayılan kelam; ilk maraza mevzunun başında ortaya çıkıyor. Taraflaşmanın daha kolay belirlendiği, hudutların keskin olduğu süreçler elbette yaşandı. Her konuya dair yaklaşımlar farklı idi...

Antonio Gramsci’nin 1916’da yazdığı “Ermeni sorunu üzerine” adlı makalesi

Tartışı-Yorum / Antonio Gramsci  Bu yazı Antonio Gramsci’nin gençlik yıllarında yazdığı ve 11 Mart 1916’da Il Grido del Popolo’da (Halkın Çığlığı) yayımlanmış "Ermeni sorunu üzerine" makalesinin tam metninidir. Hep aynı hikâye....