Ana SayfaHaberlerBilimAnkara tarım müzesinden tarım...

Ankara tarım müzesinden tarım tarihimize ışık tutan 20 antika

Tarih kokan Türkiye’nin ilk ve en kapsamlı tarım müzesi olan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Müzesi, Cumhuriyet Dönemi tarımına ve tarım eğitiminin hangi evrelerden geçtiğine şahitlik ediyor.

Müzede; kağnılardan Türk yapımı ilk traktöre, üniversite hocalarının öğrenci iken kullandığı laboratuvar malzemelerinden öğrencilerin kendi elleriyle yaptıkları cam sunum ve çerçevelere kadar ilginç ve bir o kadar da buram buram, yaşanan tarih kokan birçok eşya bulunuyor.

Ankara Üniversitesi Gümüşdere Yerleşkesi’ndeki bu müzeyi Pazartesi-Çarşamba-Cuma günleri gezebilirsiniz.  Biz de Press Haber olarak, bu tarihi müzeden sizlere bir kesit sunmaya çalıştık. Daha iyisi, gidip görmenin kendisi. Başka bir listede görüşmek dileğiyle.

 

1.

1930’lu yıllara ait, etiketiyle birlikte hiç kullanılmamış tarımsal ilaçlar

Ankara Tarım Müzesi (5)

 

 

2.

1933’te öğrencilerin derslerde pratik eğitimde kullandıkları çimlendirme aygıtı (öğrenci bire bir eğitim ve denemenin içine dahil edilmiş)

Ankara Tarım Müzesi (6)

 

 

3.

Osmanlı döneminde kurulan Halkalı Ziraat Mektebi‘nden günümüze gelen Tütün yaprakları ve örnekleri. ( Ders araçları olarak kullanılmıştır )

Ankara Tarım Müzesi (7)

 

 

4.

1930’larda kullanılan pamuk örnekleri. Bir tohumdan evirilen süreç (Pamuğun tarladan alınıp fabrikaya giriş sürecini gösteriyor. Pamuğun iplik ve kumaşa dönüştüğü, çekirdeğinden ise karede görüldüğü gibi sabun ve pamuk yağı üretilmiştir)

Ankara Tarım Müzesi (9)

 

 

5.

Haşhaş sütünü toplama bıçakları ( Haşhaş eczada ve uyuşturucuda kullanılmıştır )

Ankara Tarım Müzesi (8)

 

 

6.

Türkiye’de 40 yıl süreyle Anadolu’yu gezmiş Osman Tosun‘un Gen Bankası ( Bütün tohum örnekleri alfabetik olarak mevcuttur. Günümüzde tekrardan örnekler alınmaya çalışılıyor, gelip buradan hazır bir şekilde alınabilir )

Ankara Tarım Müzesi (11)

 

 

7.

Osman Tosun’un Buğday Gen Bankası’ndan üretilen melez buğday örnekleri.

Ankara Tarım Müzesi (10)

 

 

8.

1933’lerde yazılmış Ziraat Marşı

Ankara Tarım Müzesi (1)

 

 

9.

Anadolu’da yetiştirilen tarla bitkilerinden örnekler

tarla bitkileri

 

 

10.

Preslerle neye uygulanmak isteniyorsa onun kalıbına göre çıkarılan meşe mantarı ağacı (Günümüzde şarap kapakları artık meşe mantarı ağacından değil, plastik  sağlıksız ürünlerden yapılıyor)

 

Ankara Tarım Müzesi (12)

 

 

11.

Keçiören, Ayvalı, Etlik gibi Ankara’nın bağlarından kalan ve 1968 yılına ait üzüm bağları.

Ankara Tarım Müzesi (13)

 

 

12.

Laboratuarlarda sıvı şeylerin saklanması için kullanılan kaplar ( İçi cam dışı ise kırılmaması için ağaçtan kaplamadır. Günümüzde ise sağlıksız plastik kaplar daha çok kullanılıyor)

Ankara Tarım Müzesi (2)

 

 

13.

Şarap şişesine mantar basan ve mantarı çıkaran, 1930’lardan kalma makineler.

Ankara Tarım Müzesi (16)

 

 

14.

Kitap sayfalarını büyüten ve duvara yansıtan Epidiyaskop makinesi.

Ankara Tarım Müzesi (14)

 

 

15.

Türkiye’ye getirilen ilk iki bilgisayarın parçaları.

Türkiyeye getirilen ilk bilgisayar

 

 

16.

O dönemden kalma kayıt örnekleri.

Ankara-Tarım-Müzesill

 

 

17.

Kayaçlar ve ona göre yetiştirilebilen bitki tohumları örnekleri.

Ankara Tarım Müzesi (17)

 

 

18.

Hangi bitkiden hangi renk üretilebilir. ( Bitkilere göre renk örnekleri tablosu )

Hangi bitkiden hangi renk üretilir

 

 

19.

1961-62 yılında yapılan tamamen yerli malı olan Devrim Traktörü. ( Traktör HSG ismini yapanların baş harfinden alır)

İlk yerli traktör HSG

 

 

20.

Mayıs ve tezek taşıma aracı.

Ankara Tarım Müzesi (4)

(Press Haber – Kadir Gürhan)

Listeler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler haberler

Brexit yasası Avam Kamarası’nda kabul edildi

Britanya'da, 'Brexit' olarak adlandırılan Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılma sürecini şekillendirecek...

İnstagram Twitter’ı solladı

Facebook'un 2012 yılında video ve fotoğraf paylaşım platformu 1 milyar dolara...

Kredi ötelemek zombi yaratıyor

Bakan el sallayıp, treni Çin’e uğurladı. Ama tren bir durak...

Tartışı-Yorum

Cumartesi Anneleri: Gözaltındaki kayıpların hikayesi

Kadir Gürhan“Kayıplar” ve “yargısız infazlar” denilince akla ilk gelen Latin Amerika ülkeleridir. Bu ülkelerde askeri cunta yönetimleri “gözaltında kayıplar” ve “yargısız infazlarla” kendisine muhalif olan tüm kesimlere karşı bir korku ve sindirme politikası uyguladı. Hayatın bir parçası haline gelen bu uygulamalarda kaybedilenlerin çoğunu; öğrenciler, öğretmenler, sendikacılar (örgütlü...

Ölümü öldürmek, sonsuz bir umudun baharıdır…

“Evîn Biharek e…”* - Arjen Arî Bir acılar sarmalıdır sancı, zamanın derinliklerinde gezinen ve hayatın kıyılarına vurur hafızalarının unutulmayacak sesleri. “Lal bû zimanê xwezayê, Girî herikî, jan bû banî” (“Dilsizdi doğanın dili, gözyaşı aktı, acı köprü oldu…”) dizeleri ile anlatıyor şair Semra Çelebî, ‘Birîn’ adlı şiir kitabında, gerçeğin...

Kalbi atan ölü bedenler

Bazı anlar vardır zihinlerimizde çocukluğumuza dair. Hayal mi gerçek mi olduklarını ömrü billah çözemeyiz. Bize anlatılanları, oradan buradan duyduklarımızı kurgulayarak bir görüntü yaratmış da olabiliriz, bizzat gözlerimizle tanık olduğumuz bu anlar zihnimizde mıh gibi tüm gerçekliğiyle çakılı da olabilir. Dediğim gibi hangisinin doğru olduğunu sınamak mümkün değil.Zihnimde...

Kuzguni Gömüt

Siyah kuzguni elbisesi içinde dilinde tek bir Arapça cümle ile Aisha Faris, sadece ağlıyordu. Bizim bilmediğimiz bir dilde, İç’inde kopan çığlıkların gümbürtüsü, siyah elbisesinde kara kara dalgalanıyordu. Aynı Arapça cümleyi tekrarlayarak Engin dertlerine bir de çağlayanlar ekliyordu. Gözyaşları bakışımızın değdiği her yerdeydi. Kara elbisesi; pul parlaklığını, onun...

Direniş Suflesi: Hayır

‘Oku’ diye başlıyor olmasına rağmen kutsal sayılan kelam; ilk maraza mevzunun başında ortaya çıkıyor.Taraflaşmanın daha kolay belirlendiği, hudutların keskin olduğu süreçler elbette yaşandı. Her konuya dair yaklaşımlar farklı idi ve tariflenen alandan hangi konuya nasıl yaklaşılması gerektiği de kendiliğinden açığa çıkıyordu. Karışık ama bence kesinlikle böyleydi.İnsanın yaşadığı...

Üşüyor bir coğrafyanın yüreği

'Eylül Mayıs'a dönüşecek...'Geo Milev Üşüyor bir şehrin yüreği,  geceler buzdan karanlık. Yan yana dizilmiş çadırlar kanıyor. Üşüyor yeryüzü ve şehrin sokaklarında geziyor soğuk. Bir çocuk gözlerinde acının izlerini taşıyor. Bir bahar var ve gelecek mutlaka çocuk. Umudun ışığını taşıyor, geleceğimiz umudumuz çocuk. En amansız fırtınalar diner çocuk, savrulur...

En çok mor

Sıcak beterdi. Bıyıkları terlememiş bir delikanlılık çağında boncuk boncuk ter atıyordu. Çimento torbaları eşek ölüleri kadar ağırdı. Tuğlalar, yamalı şalvarında kahverengi tozlar bırakıyordu. Yamasını çepeçevre saran alelacele dikişleri hep terden söküktü.Daha O Boy’uyla karar vermişti ev yapmaya. Bir evin temelini attı. Atış o atış..Seni inşaat işçisi; fayans...

Sınırlar ve rahatça uyunamayan ülkeye dair: Ordu, yeniden…

Levent Ünsaldı Devlet ve milletin yüksek çıkarlarını ait olduğu kurumun çıkarlarıyla eş gören, dolayısıyla bunları yorumlama tekelini de kendisine veren Türk subayı, kışladaki eriyle kurduğu paternalist ilişkisini (“oğlum” ifadesiyle çağrılan er) milletin geneliyle olan ilişkisine de kolayca yansıtabilmiştir. Aktarılan bu hususi ethos (değerler sistemi), subayın tüm yaşamını geçirdiği...

Rıza Yalçın Koçak yazdı: Olağanüstü zulüm

Rıza Yalçın Koçak Etrafımızdaki insanlar büyük bir şaşkınlıkla cevabı bir yanı ile çok basit bir yanıyla ise iler tutar yanı olmayan sorular soruyorlar. İşyerlerinden atılan arkadaşlarının masumiyetlerine iliklerine kadar inanıp ve ama ‘devletin de bir bildiği vardır’ fikriyatının serin sularında kol gezmeye devam ediyorlar. Hükümet ile ‘paralel’ devlet...

Halkın vicdanı; “Gelemem” diyorsun, peki sen bizdeki “öf öf” ü duyuyor musun?

Ne desek, ne etsek, nasıl yapsak bilemiyoruz… Az şey mi yaşadık? Yok, bir şeyler anlatabilmek için yeterli yaşadıklarımız. Çok şey mi yaşadık? Yok, bir şeyler yapabilmek için çok şey görmedik henüz… “Derin bir ah” çekiyoruz, çünkü şu kelimeler sayfaya değerken Hurşit Külter hala kayıp. Ve “ah vicdan”...

Rütbelerin Er’leri

Rıza Yalçın Koçak ‘Türk halkı sessiz kalarak onayladığı bu savaşın mağduru olmaya mahkumdur.’ (TAK-Haziran 2016)Erleri çekin rütbeliler gelsin! Erleri çekmeyecek rütbeliler ordusu. Ere göre tanımlı omuzlardaki apoletler. Kaç erin başı olduğunu bildiriyor unvanlar. Erlerle tanımlayıp erlerle var ediyorlar kendilerini. Erleri çekin rütbeliler gelsin çığlığını bir iyi niyet olarak okumak gerekiyor en başta....

Kadim Süryanilerin Akitu Bayramı

Yerinden yurdundan edilen, sürgün halkların derdini en içten şairler dillendirir. Bu sebeple Yuhanna Bar Madeni der ki:“Ey sağduyulu!Ana vatanında kalman,Saygınlığını korur.Hakareti ve acı dolu gurbeti hor gör.Saç, başta oldukça değerlidir.Olmadığında, küçümsenir ve ayaklar altına alınır”Bundan tam 6766 yıl önce (MÖ 4750) Asur ve Babil kaynaklarına göre, tarihte...