Ana SayfaRöportajApartman dairesinden sahneye: Ben...

Apartman dairesinden sahneye: Ben Frida Kahlo

Google Haberler'de takip et!

Ben Frida Kahlo: Otoportre oyununun yönetmeni Ahmet Yapar ve Frida’yı canlandıran Fatmanur İsmailçebi’yle oyun öncesi keyifli bir söyleşi yaptık.

 

Tiyatro sahnelerinin kapandığı ve insanların tiyatro sanatına ilgi duymadığı şu günlerde biletleri hızla tükenen oyunun başarısını ve ekibin hazırlanma sürecini konuştuk. İzleyicinin büyük merak ve heyecanla beklediği oyun, öteki köyde de epey meraklı ve heyecanlı bir atmosferde hazırlanıyor. Tiyatro’nun ve özel tiyatroların sorunlarından oyunla ilgili ilginç ayrıntılara kadar, birçok detayı uzun uzadıya konuştuk. Oyunun yazarı ve yönetmeni Ahmet Yapar ile Meksikalı ikonu canlandıran Fatmanur İsmailçebi’nin oyunla ilgili itirafları da söyleşiye ayrı bir samimiyet kattı. İşte, reji asistanlığını Ozan Demircioğlu’nun, makyajını ise Sema Yayla’nın üstlendiği “apartman dairesinden sahneye” taşınan Ben Frida Kahlo: Otoportre’nin yönetmen ve oyuncunun gözünden hikâyesini Press Haber okurlarıyla paylaşıyoruz…

 

–  Nasıl çıktı Frida Kahlo fikri ortaya, sahnelemek için neden Frida’nın hayatını seçtiniz?

Ahmet: Eylül ayı içerisinde karar verdik. Zaten benim aklımda vardı ne zamandır, bir porte işi yapmak. Aklımdan birçok isim geçiyordu. Hem daha özgün bir şey çıksın hem “yabancı” da olsa bize ait, bu topraklarda yaşayan insanların da hikâyelerini barındıran bir oyun olsun diye Yılmaz Güney’den Victor Jara’ya kadar aklımda portre portre isimler vardı. Frida’yı hasbelkader biliyordum, bu kadar tanımıyordum daha önce. Hayat hikâyesini tekrar gözden geçirince bu, Frida olabilir deyip hemen Fatmanur’u aradım. Fatmanur’un da heyecanla “yapalım” demesiyle oyunu yazmaya başladım ve bu süreç bizi buraya kadar getirdi.

 

–  Sizin tepkiniz ne oldu Ahmet’ten bu öneriyi duyunca?

Fatmanur: Oyunculuk kariyerim için midir bilmiyorum, tek kişilik bir oyunu çok istiyordum. Zaten Ahmet’le de çalıştık daha önce iki oyunda. Ahmet’le hem çalışmak güzel olacaktı hem de güzel bir ekip olduk. Hem bildiğim bir ekip, hem tek kişilik, en önemlisi de Frida. Hayal gibi bir şey yani. Çok heyecanlandım tabi ki.

 

“İki aydır rahat uyuyamıyorum”

–  Frida’yı oynuyor olmanız, oynadığınız diğer oyunlardaki heyecan dışında nasıl bir heyecan kattı size?

Fatmanur: Tüm sorumluluk tek kişi olduğum için bana ait olacak sahnede. Yani kostümünden tutun da dekorun Ben Frida Kahlo otoportredeğişimine kadar. İnsanlar orada sadece bir kişiye bakacaklar, herkesin gözü üzerimde olacak. O psikoloji bile bambaşka bir ağırlık veriyor şimdi. Unutsan da, yanlış da gitse her şeyi sen kurtarmak zorundasın. Onun verdiği sorumluluk daha başka bir heyecan veriyor. Zambak’ın altıncı oyununda o kadar çok heyecanlandım ki, beş kez oynamışım ama altıncısında öyle bir heyecana şahit oldum. Her oyunun heyecanı ayrı ama Frida’nınki apayrı. Oyuncu için kırkıncı oyun olsa bile seyirci için her zaman ilk oluyor. Bunun bilincinde olunca da heyecan artıyor. Bu Frida’nın belki üçüncü oyununda belki yetmişinci oyununda olacak. Gecenin bir yarısında Frida’yla ilgili bir paylaşım gördüğümüzde hemen birbirimizle paylaşıyoruz. Zaten aklımdan hiç çıkmıyor da, düşündüğümde gerçekten ne uyku uyuyabiliyorum ne dinlenebiliyorum. Son iki aydır rahat uyuyamıyorum. Hep alkışlardan sonrasını hayal ediyorum. Oyun bitmiş ve ben rahatlamışım.

 

–  Siz nerede izleyeceksiniz ve izlediğiniz yerde rahatınıza bakabilecek misiniz?

Ahmet: Öyle bir şeyin imkânı yok. O korkuyu o gün midede hissedeceğim. Çok büyük bir işin altına girdiğimizi düşünüyorum. O beklentiyi karşılayabilecek miyiz korkusuyla yaşıyoruz. Özellikle şehir dışına kadar yayılan beklentiler ve talepler, yapılan rezervasyonlardan sonra acayip bir heyecan ve korku kapladı içimizi.

 

–  Frida’nın da özelinde oyunu zorlaştıran bir taraf var. Frida gerek sanat hayatıyla, gerek aşkıyla, gerek devrimci kişiliği ve yaşadığı toplumda var olma mücadelesiyle, çok yönlü bir karakter. Bu yüzden de çok farklı toplumsal kesimlerden oluşan bir hayran kitlesi var. Oyunda Frida’nın önemli olduğunu düşündüğünüz yönünü mü izleyecek seyirci yoksa bütün yönlerini görebilecek mi?

Ahmet: Bizdeki kısmı, belgesel tiyatro olmamasına rağmen, biraz daha belgesel niteliğinde. Biz estetik kaygıyı, reji ve oyunculuğu daha ön planda tutan bir şey yapmaya çalıştık. Çocukluk döneminde Zapata’dan etkilenmesinden başlayıp annesi ve babasının nasıl tanıştığına kadar, yaşadığı kazalardan, aşklarından, yatalakken otoportrelere nasıl başladığına kadar, kronolojik bir sistem belirledik kendimize. O kronolojiyle birlikte Frida’nın her gününe şahit oluyoruz. Kısaca Frida Frida olana kadar geçirdiği bütün yaşantısını anlatmaya çalışıyoruz.

 

–  Ama oyun tek kişilik aynı zamanda?

Ahmet: Fatmanur sadece Frida’yı oynamıyor aslında. Her resmi canlandırıyor. Frida dışında yaklaşık on karakteri oynuyor. Frida’nın hayatında yer edinen Zapata’dan Troçki’ye, Diego’dan doktorlarına kadar herkesi canlandırıyor. Bu, çok katmanlı bir şey. Rejiden oyuncuya kadar çök büyük bir sorumluluk ve dikkat gerektiriyor.

 

–  Siz nasıl hazırlandınız ve hazırlanıyorsunuz?

Fatmanur: Benim için inanılmaz zor bir süreç. Bazen istediğim şeyi ortaya çıkaramadığım zaman provayı sabote ediyorum. Onu o anda çıkaramadığımda kendime çok sinirleniyorum, vücudum ve beynim garip tepkiler veriyor. Birçok karakteri canlandırıyorsun, onların hepsi birbirinden farklı olacak, hepsinin farklı bir tavrı ve farklı bir vücut formu var. Bir de Frida var başlı başına. Bir karakterden Frida’ya geçtiğimde artık Frida olmayabiliyorum.

Herhangi bir oyuncu adayı için oyunculuğunu sınayabileceği, geliştirebileceği çok zor bir oyun. Ama yapıldığı taktirde tadından da yenmez yani.

 

Ahmet: Bana kalırsa o kıvam yakalandığında izlemesi de çok zevkli olacak. Fatmanur her ne kadar çalışırken acı çekse de (Gülüyorlar), ıstırap olsa da bu provalar kendi için, oturduktan sonra keyif almaya başlayacak. O keyif aldıkça izleyici de keyif alacak.

Ben Frida Kahlo otoportre

 

–  Yeterince hazırlandığınızı düşünüyor musunuz ve oyun metninden bağımsız okuma yaptınız mı peki?

Fatmanur: Biz hala gecenin bir yarısı Frida’yla ilgili bir fotoğraf, bir yazı, hayatına dair herhangi bir şey bulduğumuzda hemen birbirimize gönderiyoruz. Artık okumadığımız, izlemediğimiz hiçbir şey kalmadı neredeyse.

 

Ahmet: Resimleri olmadan Frida Frida mıdır sorusuna boşlukta kalmayacak bir cevap bulmak için sanat hayatıyla ilgili birçok kaynak taradık. İyi hazırlandığımızı düşünüyoruz. Çünkü son dört aydır içim dışım Frida oldu. Kadını annemden daha iyi tanıyorum şuanda, öyle diyebilirim.

 

–  Frida’yı daha önce nasıl biliyordunuz?

Fatmanur: Çok samimi bir itirafta bulunmak istiyorum, söylediğim şey ayıp olur mu bilmiyorum Frida hayranları için, gerçekten Frida’yla yeni tanıştım. Önceleri Frida benim için kaşlarının ortası dolu, bıyıkları olan bir ressamdı sadece. Tanışmam bu oyun sayesinde oldu diyebilirim.

 

Ahmet: Beni böyle aman aman saran bir şeyi yoktu. Çünkü bu kadar iyi tanımıyordum. Frida’yı okudukça, araştırdıkça, hayatının içine daha da indikçe evet herkes haklıymış. Frida’yı bu kadar seven ve ikon haline getirenlere hak verdim ve evet, oyun için seçtiğimiz kadının doğru kişi olduğunu aldığımız dönüşlerden bilebiliyoruz.

 

“Seyircinin tepkisini çok merak ediyoruz”

–  Bu kadar araştırmadan sonra Frida’yı artık tanıdınız, canlandırıyorsunuz üstelik. Şimdi ne düşünüyorsunuz Frida hakkında?

Fatmanur: Frida, kimsenin değer yargıları için yaşamından vazgeçmemiş bir kadın. O yüzden çok orijinal bir karakter. Keşke herkes böyle olabilse diyor insan. Etrafındaki hiç kimsenin yaşamına müdahale etmeden, ama kendi yaşamına da müdahale ettirmeden, kendi hayatını kendi istediği gibi yaşamış bir kadın. Fiziki ve psikolojik birçok olumsuzluk yaşamasına rağmen kendisi için çizdiği çizgide kendi istediği gibi yaşamış. Frida için en önemlisi de bence bu.

 

Ahmet: Heyecanla 14 Mart’ı bekliyoruz. Ne çıkacağı konusunda az çok bir fikir sahibiyiz ama 14 Mart’ta oyunu bitirip selamı verdikten sonra seyircinin tepkisini çok merak ediyoruz. Haklı olarak bizi eleştirebilirler, beğenmeyebilirler, çok beğenebilirler. Çünkü o takdir her zaman seyircinin. Biz çok çalıştığımızı düşünüyoruz ve özgün bir çalışma olduğu için kendimize güveniyoruz ama 14 Mart’ı heyecanla bekliyoruz.

 

“Apartman dairesinde ortaya çıkıyor oyun”

–  Heyecanınızı görmek bile heyecan verici. Tabi tiyatro ve sinemada izleyicinin almak istediğini alamadığını fark ettiği anda sonu bulmadan salonu terk etmek gibi bir huyu var.

Ahmet: (Gülüyor) Bizde seyircinin öyle bir şansı yok. Önlemimizi önceden aldık. Oyunumuz tek perdelik. Seyirci istese de kaçamayacak. Zaten kapıları da kapatıyoruz üstlerine, bilerek tek perde yaptık.

Teknik sorunların çıkması hoş olmuyor tabi. O yüzden 14 Mart’ta yaşanacak bütün sorunları ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Bizim derdimiz kendi çabamızla bir şeyler yapmamız. Bu gördüğünüz koltukları, sandalyeleri buradan kaldırıp balkona koyuyoruz. Böylece boşalttığımız alanda, apartman dairesinde ortaya çıkıyor bu oyun. Ve teknik imkânlar olmadan, hayal gücümüzü kullanarak bütün dekoru oluşturuyoruz. Buna rağmen sahneyi iyi bildiğimizi düşünüyoruz. Bu konuda mütevazı olmak istemiyorum, yoksa bu kadar güzel oyunlar ortaya çıkmazdı. Zambaktaki Kan Lekesi oyunumuz da buradan çıkmış bir oyun. Her haliyle, dansı da burada çıkmış, sinevizyon gösterileri de burada hazırlanmış, yani oyunun tamamı burada ortaya çıktı. Bizim tek ihtiyacımız sahne. Hatta en büyük sorunumuz sahne.

 

“O sahneye ilk 14 Mart’ta çıkacağım”

–  Bu çok acı verici bir durum tiyatro adına, tabi istediğiniz gibi prova yapamıyorsunuz.

Fatmanur: Burada yapıyoruz provamızı. Kim bilir, belki sahneye ilk defa 14 Mart’ta çıkacağım ben.

 

–  Nasıl yani? Daha öncesinde sahne provası yapamıyor musunuz?

Fatmanur: Hayır maalesef, yapamıyoruz. Daha önce iki kez bunu başardık. Bardakçı Baba ve Zambaktaki Kan Lekesi’nde, diliyorum ki darısı Frida’nın başına.

Ben Frida Kahlo Otoportre

 

Ahmet: Buna rağmen hataların çok çıkacağını düşünmüyorum. Dediğim gibi hayal dünyamız baya gelişti de bu sayede. Bir kere geometri konusunda baya ilerledik. Dar alanda nasıl matematik denklemleri çözülür gibi teoriler üretip çözüyoruz burada. Bu imkânsızlıklara rağmen güzel bir seyir akşamı yaşatmaya çalışacağız izleyenlere.

 

“Oyun çıkarmakla mı, kostüm peşinde koşmakla mı uğraşacaksın”

–  Sorunlardan söz açılmışken biraz da tiyatronun sorunlarından bahsetmek gerekiyor. Yönetmen ve oyuncu olarak ortaya bir şeyler çıkarmak için uğraşıyorsunuz ve güzel işlere de imza atıyorsunuz. Bu süreçlerde yaşadığınız sıkıntılar ne oluyor?

Fatmanur: Şunu inkar edemiyorum; her şeyini kendimizin yapması bize ayrı bir motivasyon ve ruh sağlıyor. Eyvallah, ama ben aynı zamanda Devlet Tiyatroları’nda da çalışıyorum. Oradaki şartlardan sonra gelip özel tiyatrolarda çalıştığımızda kaynak sıkıntısı çekiyoruz. Bir yerden para bulup dekorları alabilmeliyiz ki onunla provalara başlayabilelim. Sahne yok, ışık yok, ilk defa 14 Mart’ta sahnede bu dekorlarla çalışma imkânı bulacağım. Bu oyun özelinde konuşuyorum ama bizim diğer bütün oyunlarımız da bu imkânsızlıklarla yapılıyor. Dekorla çalışmak insana bir ruh veriyor. Müziğin olduğu bir sahnede replikleri müzikle okuyunca daha bir başka okuyorsun. Her şey hazır olduğunda bambaşka bir şey çıkıyor ortaya. Her şeyden yarım yarım olması epey zorluyor ve süreci de uzatıyor. Belki bir ayda çıkacak oyunu iki ayda çıkarmak durumunda kalıyoruz.

Frida Kahlo tiyatro

 

“Apartman dairesi esprisi çok samimi bir şey”

Ahmet: Her şeye yetişmeye imkân yok, ama her şeye yetişmeye çalışıyoruz. (Gülüyorlar). Bu uğraşlar bir yandan da bizi olgunlaştırıyor, büyütüyor. O amatör heyecan bizi profesyonelleştiriyor. Şimdi Devlet Tiyatroları’nın imkânlarını kullanmamızın imkânı yok. Sadece bizim değil, çok parası yoksa eğer hiçbir özel tiyatronun böyle bir imkânı yok. Ama işte bu apartman dairesi esprisi çok samimi bir şey, bizim gibi pek çok özel tiyatronun da gerçeği bir yandan. İnsanlar sahne bulamadığı için on kişilik yerlerde tiyatro oyunu yapıyor İstanbul’da, Ankara’da.

 

–  Özel tiyatrolar da var aslında, prova aşamalarında size yardımcı olamıyorlar mı?

Ahmet: Özel tiyatro ve sahnelerin sorunları kendi başlarından aşkın. Onlar sahne kiralarını, sigorta primlerini, su, elektrik, ısınma masrafları gibi problemlerle uğraşırken “Biz de özel tiyatroyuz, böyle bir gönüldaşlık kuralım” demek, boğuştukları sorunları bildiğimiz için utandırıyor bizi, mahcup oluruz istersek. Bambu Tiyatro’nun Genel Yayın Yönetmeni Ozan (Demircioğlu) burayı açtı da daha rahat bir çalışma ortamı bulabiliyoruz.

 

“Hangi arkadaşıma kaç bilet versem oyunun masrafı çıkar diye hesaplarken”

–  Bir de Türkiye’de tiyatro seyircisinden bahsetmek lazım. Oyunun biletleri tükendi. 28 Mart’taki gösterimlerinki de bitti hatta. Tiyatro seyircisinin mumla arandığı bir dönemde gayet iyi bir ivme yakaladınız. Bunu nasıl değerlendirmek lazım?

Ahmet: Bu biraz sahnelenen oyunla da ilgili. Geçen sezon Stefan Zweig’in Satranç adlı eserini oyunlaştırıp sahneledik ve 25 hafta boyunca oyun kapalı gişe oynadı. Proje aslında kitlesini buluyor. Artık kapı kapı dolaşıp toplu organizasyon yapma devri değil, artık çağın seyircisini yakalamak gerekiyor. Bunu da ancak özgün projelerle başarabiliyoruz. Ama eski tip, vodvil tarzı, komediyi ön plana çıkaran ve suya sabuna dokunmayan oyunlar yapılınca, kitle birincisinde izlemeye gelir, ikincisinde uğramaz ya da yarıda bırakır oyunu.

Oyunu hazırlarken, çok samimi söylüyorum bunu, hangi arkadaşıma kaç bilet versem oyunun masrafı çıkar diye hesaplarken, daha ilk haftada biletlerin bu kadar rağbet görmesi çok şaşırttı beni. Şaka filan herhalde, kesin bir yanlış anlaşılma var diye düşündüm. Devlet Tiyatrosu’nun oyunu zannediyorlar dedim. Ama oyun için her arayanın Devinim Tiyatro olduğunu bilerek ilgi duyması bizi çok mutlu etti. Bunun şımarıklığını yaşıyoruz şuan. “Maalesef yerimiz kalmadı” diyebilmenin mutluluğunu yaşıyoruz.

 

“14 Mart’a düğümleniyor her şey”

–  Peki ne zaman sonraki gösterimler?

Ahmet: Şinasi Sahnesi’ni ayarlamaya çalışıyoruz. Şinasi olmasa da başka bir yer bulacağız. Ama biz insanların bildiği, daha önce gittiği bir yer olmasını istiyoruz. Mayıs ayı içerisinde sanıyorum olacak. Öncesinde hem bizim biraz yoğunluğumuz var hem de Tiyatro Haftası nedeniyle sahneler dolu. 14 Mart’a düğümleniyor her şey. Bu tarihi kazasız belasız atlatırsak önümüzü daha net göreceğiz. Onun için çalışıyoruz şimdilik.

 

–  Daha önce Frida’nın hayatı sahnelendi mi?

Ahmet: Daha önce İstanbul’da oynandı, ama bizim oyun için dünya prömiyeri diyebiliriz. Çünkü bizim yazdığımız özgün bir metin, farklı bir reji ve ilk defa sahneliyoruz. Bizim oyunun benzeri daha önce yapılmadı. Gerçekten çok merakla bekliyoruz biz de. Ne olacak diye düşününce kelebekler uçuşuyor.

 

“Güzel çıkan her şeyin sahibi var”

Ahmet: Kocaeli ve İzmir’den birkaç grup arayıp “Biz geleceğiz” demelerinin heyecanı bizi iyice silkeledi. Hakikaten bu kadar beklemiyorduk. Verdiğimiz emeğin karşılığını fazlasıyla bulmak çok sevindirici. Birçok ilden sadece bu oyun için gelecekler var. Bunun verdiği heyecanı nasıl tarif edebilirim ki?

 

Fatmanur: Belki bir dahakine ellinci gösterimin haberi için tekrar görüşürüz. (Gülüyor)

 

Ahmet: Erdal Beşikçioğlu’nun Bir Delinin Hatıra Defteri oyunu 12, 13 defa izlenmişse, her şey olabilir diyoruz. Güzel çıkan her şeyin sahibi var.

Röportaj:Mustafa Ergün, Deşifreye yardım eden: Hatice Koçyiğit

Frida Kahlo’yu yakından tanıyalım:

Frida Kahlo’nun hayatı sahneye taşınıyor
Tutkunun kadını Frida Kahlo’yu anlatan 5 film
Frida Kahlo: Ressam, Feminist, Komünist ve Aşık
Patti Smith’ten Frida Kahlo ve Diego Rivera’ya bir aşk mektubu

 

Biyografiler:

Ahmet Yapar kimdir?

Fatmanur İsmailçebi kimdir?

10,053BeğenenlerBeğen
244TakipçilerTakip Et
1,038TakipçilerTakip Et

Listeler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler haberler

Yüksek Lisans eğitiminde en çok tercih edilen 13 ülke ve kabul şartları

Yıllardır çalışıp didindiniz ve nihayet ülkemizde “kapı gibi” diye tabir edilen...

17 çalışmasıyla Afganistan’ın tek kadın sokak sanatçısı Shamsia Hassani

Shamsia Hassani, Afganistan'da yıllardır süren savaşın ortasında kalmış yıkık dökük duvarları...

Flora Borsi’den 6 fotoğrafla hayvanlarla göz göze gelmek

Macar fotoğrafçı Flora Borsi, hayvanların insanlarla ne kadar benzer olduklarını ortaya...

Diyarbakır’da Mutlaka Gezilip Görülmesi Gereken 10 Harika Mekan

Diyarbakır, tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir şehir....

Tartışı-Yorum

Cumartesi Anneleri: Gözaltındaki kayıpların hikayesi

Kadir Gürhan “Kayıplar” ve “yargısız infazlar” denilince akla ilk gelen Latin Amerika ülkeleridir. Bu ülkelerde askeri cunta yönetimleri “gözaltında kayıplar” ve “yargısız infazlarla” kendisine muhalif olan tüm kesimlere karşı bir...

İşini hakkıyla yapmak seküler bir namus yeminidir

Barış Ünlü’nün bugün davası vardı, Ankara Adliyesinde, DTCF’nin tam karşısı; çok farklı dönemlerin mimari anlayışını yansıtmakla beraber her ikisi de olabildiğince “çatık kaşlı”. Sosyoloji bölümünün eski dersliği, 433 diye...

Kara cumartesi; 95 ölü, 246 yaralı

Bu sabah uyandığımda hafta sonu tatili ve çiseleyen yağmurun gölgesinde daha düşünsel bir içeriği olan “zannımın kıpırtıları 2” başlıklı yazımı kaleme almayı düşünüyordum. Ancak öğle saatlerinde Ankara'dan gelen yürekleri...