Hafta sonu bir otelde kalıyorsunuz, oda temizliği için gelen görevli kapınızı çalıyor. Açtığınızda karşınızda duran temizlikçi eski bir bakan. Kızının kurduğu bir temizlik şirketinde hafta sonları otel odası temizliyor. Hiç gocunmadan.
İnsanlık tarihi insanları yazmaz çoğunlukla. Diktatör olan insanı yazar, onların savaşlarını yazar. İnsanın kurduğu-yıktığı devletleri yazar. Gelin görün ki bu gün savaşı, haksızlığı reddeden kaç isim sayarsınız tarihten. Peki saydığınız bu isimleri kaç kişi biliyor dersiniz. Bizler küçük bir dipnot düşmek istedik bu gün, daha çok kişinin Mona Sahlinleri bilmesi dileğiyle.
Bir düşünün.
Hafta sonu bir otelde kalıyorsunuz, oda temizliği için gelen görevli kapınızı çalıyor. Açtığınızda karşınızda duran temizlikçi eski bir bakan.
İsveç’in eski bakanı, 25 yıl milletvekilliği yapmış, üstelik yıllarca İsveç’in en büyük partisi olan Sosyal Demokrat İşçi Partisi başkanlığı görevini yürütmüş olan Mona Sahlin tam da bunu yapıyor şu sıralar. Kızının kurduğu bir temizlik şirketinde hafta sonları otel odası temizliyor. Hiç gocunmadan.
Sahlin 25 yılı aşkın siyasi hayatı boyunca iki kez rüşvet ve yolsuzluk iddiasıyla soruşturma geçiriyor. İlkin, sağcı bir gazete Sahlin’in devlet işleri için tahsis edilen kredi kartından kendisine çikolata aldığını öne sürdüğünde Sahlin görevinden istifa ediyor ve kendisini mahkemeye veriyor. Tarihe “tobleron davası” olarak geçen bu soruşturma sonucunda aklandıktan sonra görevine geri dönüyor.
Sahlin’i ikinci kez rüşvet iddiasıyla yolsuzlukla mücadele komisyonu karşısına çıkaran suçlama ise, denetim mekanizmalarının demokrasilerde nasıl çalıştığı konusunda ibret olacak cinsten.
Sahlin, bakanlık yaptığı dönemde, ünlü tenisçi Roger Federer’in Dünya Şampiyonluğu final maçına turnuva organizatörleri tarafından onur konuğu olarak davet ediliyor. Ancak yolsuzlukla mücadele komisyonu, bu daveti kabul edip maç bileti ücreti ödemediğinden, siyasal makamını kullanarak kendisine çıkar sağladığı gerekçesiyle Sahlin hakkında soruşturma başlatıyor. Turnuva organizatörleri, bu tür organizasyonlarda onur konuğu davetiyelerinin parayla satılmadığını söyleseler de aynı şekilde davet alan İsveç Genel Kurmay Başkanı’nın davetiyeyi reddedip kendi parasıyla bilet almış olması Sahlin’i çok zor durumda bırakıyor.
Sahlin partisinin başında girdiği seçimlerde % 0,5 oy kaybına uğradığında ise görevinden istifa ediyor..
Size çok garip geliyor değil mi? Olması gereken ne idi peki?