Ana SayfaKültür SanatGezici Festival 21. yılında...

Gezici Festival 21. yılında yollarda – Ne zaman, nerede?

Ankara Sinema Derneği’nin T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla düzenlediği Gezici Festival, 21. yolculuğuna başlıyor. 26 Kasım’da Ankara’dan yola çıkacak festival, 10 Aralık’a kadar sinemaseverlerle buluşacak. Festival, 26 Kasım – 2 Aralık’ta Çankaya Belediyesi’nin katkılarıyla Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gerçekleşecek başkent gösterimlerinin ardından, 4-7 Aralık tarihleri arasında Nilüfer Belediyesi’nin katkılarıyla Bursa’ya konuk olacak ve yolculuğunu, 9 – 10 Aralık’ta Kastamonu Üniversitesi Medya ve İletişim Topluluğu’nun katkılarıyla Kastamonu’da tamamlayacak. Gezici Festival, en son 10 yıl önce gittiği Bursa’da seyircileriyle özlem giderecek. Bursa gösterimlerini Sanat Mahal’de gerçekleştirecek festivalde film ekipleri de Bursalı izleyiciyle buluşacak. 1995’ten bu yana dünya ve Türkiye sinemasının en yeni ve çarpıcı filmlerini ülkenin değişik kentlerindeki sinemaseverlerle buluşturan Gezici Festival, Kastamonulu seyircisiyle bu yıl bir kez daha Kastamonu Üniversitesi 3 Mart Konferans Salonu’nda bir araya gelecek.

 

Gezici Festival’in bu yılki teması Güvencesiz Hayatlar. Sürekli ekonomik kriz tehdidi altındaki günümüz toplumlarında iş güvencesi de ortadan kalkmış durumda. Ekonomik istikrarsızlık ve iş güvencesizliği; vasıfsız işçilerden akademisyenlere, göçmenlerden üst düzey yöneticilere, toplumun hemen hemen her kesimini etkiliyor. Festival de bu yıl, güvencesiz hayat koşullarına odaklanan filmlere özel bir bölüm ayırıyor. İnsanın Değeri ve Nefesim Kesilene Kadar’ın yanı sıra bölümdeki iki güçlü belgeselin Türkiye’deki ilk gösterimleri Gezici Festival’de gerçekleşiyor. Amerikan Rüyasına Ağıt, soruna çağımızın en önemli düşünürlerinden Noam Chomsky’nin rehberliğinde bakıyor. Kralın Yeni Giysileri’nde ise oyuncu Russell Brand sınıflar arası eşitsizliği çarpıcı ve esprili bir dille gözler önüne seriyor.

 

Gezici Festival’in klasikleşen Dünya Sineması bölümü, bu yıl da farklı ülkelerden en yeni ve çarpıcı filmleri seyircisiyle buluşturmaya devam ediyor. Türkiye’deki ilk gösterimi festivalde gerçekleşecek Olağanüstü Öyküler ile Gündelik Yaşantımız, Koza, Annemle Geçen Yaz, Paulina, Gençlik ve Saltanatın Mezarlığı da festivalde izlenebilecek filmler arasında. Festivalin bu yılki iddialı filmlerinden biri de, Türkiye’de ilk kez seyirciyle buluşacak Tikkun. Gösterimleri her yıl olduğu gibi bu yıl da yönetmen ve oyuncuların katılımıyla gerçekleşecek Türkiye 2015 bölümü, yine heyecan verici, bol ödüllü filmleri izleme fırsatı sunuyor. Abluka, Hasret, Sarmaşık, Ana Yurdu ve Bulantı da festivalde gösterilecek filmler arasında yer alıyor.

 

ABD Büyükelçiliği’nin katkılarıyla hazırlanan ve ücretsiz olarak seyirciyle buluşacak olan Sinemada Caz bölümü ise Gezici Festival’in bu yılki sürprizlerinden. Bölümde, canlı performans ve turne kayıtlarını içeren kısa filmlerin yanı sıra müzisyen karakterlere odaklanan iki önemli kurmaca film yer alıyor. Seçki, ünlü film eleştirmeni ve Chicago Reader’ın eski baş sinema yazarı Jonathan Rosenbaum ile Ekhsan Khoshbakht’ın küratörlüğünde izleyiciyle buluşuyor. Sunumunu, Rosenbaum ve Khoshbakht’ın birlikte yapacağı; Geç Kalan Hüzün, Pete Kelly’nin Şarkıları, Cab Calloway Söylüyor, Black and Tan Fantasy, Ben Webster Avrupa’da, Begone Dull Care, Yağmur Yağınca ve Canlı Blues hem sinema hem de müzikseverlerin beğenisine sunuluyor. 29 Kasım Pazar günü izleyici ile buluşacak filmler, sinema ve caz dolu bir hafta sonu etkinliğine dönüşecek.

 

Gezici Festival ve Goethe Institut Ankara işbirliğiyle bir de özel gösterim seyircisiyle buluşuyor. Alman yönetmen Ewald André Dupont imzalı 1925 yapımı sessiz film Varyete (Varieté), canlı müzik eşliğinde gösterilecek. Bu yıl restore edilen ve 2 Aralık tarihinde izleyicinin beğenisine sunulacak filme, İngiliz müzisyen Stephen Horne ve Alman müzisyen Frank Bockius performanslarıyla eşlik edecek.

 

Festival, Toplumsal Hafıza konusuna özel bir filmle, Askıya Alınmış Zaman’la dikkat çekiyor. Arjantin’deki askeri diktatörlük sırasında kocası ve çocukları ‘kaybolan’ bir kadın, Plaza de Mayo annelerinin bir üyesi olarak 35 yıl boyunca bu olayın unutulmaması için mücadele ediyor. Alzheimer hastalığına yakalanıp bilinci yavaş yavaş kaybolmaya başlayınca ‘zaman askıya alınıyor’. Unutmak bir anlamda çektiği acıların da sona ermesine neden oluyor. Neyse ki kadının torunu çektiği belgesel ile acıların yok olup gitmesine, toplumun zaten özürlü olan hafızasının silinmesine engel oluyor.

Türkiye’de güncel sanat ile sinema arasında bir köprü oluşturmayı hedefleyen festivalin bu yılki sanatçı konuğu ise Işıl Eğrikavuk. Video işlerinde ve performanslarında, medyanın yaratmayı hedeflediği gösteri toplumu ile gündelik yaşam gerçekleri arasındaki tezatları vurgulayan Eğrikavuk’un çalışmaları bugüne kadar pek çok uluslararası sergide yer aldı. Gezici Festival İhtilaf Sanatı adlı bölümde, sanatçının sahte-belgesel formuna yakın beş işine yer veriyor; Karanlık Kütüphane (2006), Gül (2007), Röportaj (2008), Anı Müzesi (2010) ve Ters Köşe (2013). İzleyicisini ters köşeye yatıran bu videolar toplumsal sorunları absürd bir dille sorguluyor. Video çalışmalarının yanı sıra performanslarından parçaların ve fotoğrafların da yer alacağı gösterim esnasında Eğrikavuk, işlerinin üretim sürecini anlatacak ve izleyicilerin sorularını yanıtlayacak. Sanatçı ayrıca, Gezici Festival ve Salt Ulus işbirliğiyle 28 Kasım ve 5 Aralık tarihlerinde, Ankaralı katılımcılarla iki ayrı performans gerçekleştirecek. 28 Kasım’daki ilk performansın ardından, performans sırasında çekilen fotoğraf ve görüntüler de SALT Ulus’ta hafta boyunca sergilenecek. 5 Aralık’ta, yine SALT Ulus’ta gerçekleştirilecek ikinci performansla sergi sona erecek.

 

Kısa İyidir ve Çocuk Filmleri bölümleri, her yıl olduğu gibi bu festivalde de yerini alıyor. Dünyanın çeşitli ülkelerinden kısa filmler, izleyicileri farklı ülkelerin yenilikçi sinemasıyla tanıştırıyor. Çocuk Filmleri ise bu yıl Norveç’ten geliyor. Kısa İyidir ve Çocuk Filmleri gösterimleri her yıl olduğu gibi ücretsiz. Çocukları bir de Canlandırma Atölyesi bekliyor. Avusturya Büyükelçiliği’nin katkılarıyla düzenlenecek atölyede, katılımcı çocuklar ilk filmlerini üretmiş olacaklar. 28 Kasım – 2 Aralık tarihleri arasında, Roland Schütz’ün ücretsiz olarak düzenleyeceği atölyeye katılmak isteyen 8-12 yaş arası minik izleyicilerin ebeveynleri festivalle iletişime geçebilirler. İlk yılından bu yana Gezici Festival’i yalnız bırakmayan ve her yıl festivale birbirinden özgün afişler sunan Behiç Ak, bu yıl da hazırladığı afişle Gezici Festival’e desteğini sürdürüyor.

Listeler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler haberler

Çağla Şıkel’den öncesi sonrası paylaşımı

Kısa bir müddet evvel New York Moda Haftası hasebiyle Hakan...

Sanık sandalyesinde Sarısülük Ailesi!

Gezi eylemleri sırasında polis memuru Ahmet Şahbaz’ın silahından çıkan kurşunla hayatını...

Beatles hayranları, 50. yılında ‘Abbey Road’ albüm kapağını canlandırdı

Efsanevi İngiliz müzik grubu Beatles hayranları, 50 yıl önce çıkan...

Almanya okullarda iWork, Office ve Google Docs kullanımını yasakladı

Almanya’da Apple’ın iWork platformu, Microsoft Office 365 ve Google Docs...

Tartışı-Yorum

Cumartesi Anneleri: Gözaltındaki kayıpların hikayesi

Kadir Gürhan“Kayıplar” ve “yargısız infazlar” denilince akla ilk gelen Latin Amerika ülkeleridir. Bu ülkelerde askeri cunta yönetimleri “gözaltında kayıplar” ve “yargısız infazlarla” kendisine muhalif olan tüm kesimlere karşı bir korku ve sindirme politikası uyguladı. Hayatın bir parçası haline gelen bu uygulamalarda kaybedilenlerin çoğunu; öğrenciler, öğretmenler, sendikacılar (örgütlü...

Ölümü öldürmek, sonsuz bir umudun baharıdır…

“Evîn Biharek e…”* - Arjen Arî Bir acılar sarmalıdır sancı, zamanın derinliklerinde gezinen ve hayatın kıyılarına vurur hafızalarının unutulmayacak sesleri. “Lal bû zimanê xwezayê, Girî herikî, jan bû banî” (“Dilsizdi doğanın dili, gözyaşı aktı, acı köprü oldu…”) dizeleri ile anlatıyor şair Semra Çelebî, ‘Birîn’ adlı şiir kitabında, gerçeğin...

Kalbi atan ölü bedenler

Bazı anlar vardır zihinlerimizde çocukluğumuza dair. Hayal mi gerçek mi olduklarını ömrü billah çözemeyiz. Bize anlatılanları, oradan buradan duyduklarımızı kurgulayarak bir görüntü yaratmış da olabiliriz, bizzat gözlerimizle tanık olduğumuz bu anlar zihnimizde mıh gibi tüm gerçekliğiyle çakılı da olabilir. Dediğim gibi hangisinin doğru olduğunu sınamak mümkün değil.Zihnimde...

Kuzguni Gömüt

Siyah kuzguni elbisesi içinde dilinde tek bir Arapça cümle ile Aisha Faris, sadece ağlıyordu. Bizim bilmediğimiz bir dilde, İç’inde kopan çığlıkların gümbürtüsü, siyah elbisesinde kara kara dalgalanıyordu. Aynı Arapça cümleyi tekrarlayarak Engin dertlerine bir de çağlayanlar ekliyordu. Gözyaşları bakışımızın değdiği her yerdeydi. Kara elbisesi; pul parlaklığını, onun...

Direniş Suflesi: Hayır

‘Oku’ diye başlıyor olmasına rağmen kutsal sayılan kelam; ilk maraza mevzunun başında ortaya çıkıyor.Taraflaşmanın daha kolay belirlendiği, hudutların keskin olduğu süreçler elbette yaşandı. Her konuya dair yaklaşımlar farklı idi ve tariflenen alandan hangi konuya nasıl yaklaşılması gerektiği de kendiliğinden açığa çıkıyordu. Karışık ama bence kesinlikle böyleydi.İnsanın yaşadığı...

Üşüyor bir coğrafyanın yüreği

'Eylül Mayıs'a dönüşecek...'Geo Milev Üşüyor bir şehrin yüreği,  geceler buzdan karanlık. Yan yana dizilmiş çadırlar kanıyor. Üşüyor yeryüzü ve şehrin sokaklarında geziyor soğuk. Bir çocuk gözlerinde acının izlerini taşıyor. Bir bahar var ve gelecek mutlaka çocuk. Umudun ışığını taşıyor, geleceğimiz umudumuz çocuk. En amansız fırtınalar diner çocuk, savrulur...

En çok mor

Sıcak beterdi. Bıyıkları terlememiş bir delikanlılık çağında boncuk boncuk ter atıyordu. Çimento torbaları eşek ölüleri kadar ağırdı. Tuğlalar, yamalı şalvarında kahverengi tozlar bırakıyordu. Yamasını çepeçevre saran alelacele dikişleri hep terden söküktü.Daha O Boy’uyla karar vermişti ev yapmaya. Bir evin temelini attı. Atış o atış..Seni inşaat işçisi; fayans...

Sınırlar ve rahatça uyunamayan ülkeye dair: Ordu, yeniden…

Levent Ünsaldı Devlet ve milletin yüksek çıkarlarını ait olduğu kurumun çıkarlarıyla eş gören, dolayısıyla bunları yorumlama tekelini de kendisine veren Türk subayı, kışladaki eriyle kurduğu paternalist ilişkisini (“oğlum” ifadesiyle çağrılan er) milletin geneliyle olan ilişkisine de kolayca yansıtabilmiştir. Aktarılan bu hususi ethos (değerler sistemi), subayın tüm yaşamını geçirdiği...

Rıza Yalçın Koçak yazdı: Olağanüstü zulüm

Rıza Yalçın Koçak Etrafımızdaki insanlar büyük bir şaşkınlıkla cevabı bir yanı ile çok basit bir yanıyla ise iler tutar yanı olmayan sorular soruyorlar. İşyerlerinden atılan arkadaşlarının masumiyetlerine iliklerine kadar inanıp ve ama ‘devletin de bir bildiği vardır’ fikriyatının serin sularında kol gezmeye devam ediyorlar. Hükümet ile ‘paralel’ devlet...

Halkın vicdanı; “Gelemem” diyorsun, peki sen bizdeki “öf öf” ü duyuyor musun?

Ne desek, ne etsek, nasıl yapsak bilemiyoruz… Az şey mi yaşadık? Yok, bir şeyler anlatabilmek için yeterli yaşadıklarımız. Çok şey mi yaşadık? Yok, bir şeyler yapabilmek için çok şey görmedik henüz… “Derin bir ah” çekiyoruz, çünkü şu kelimeler sayfaya değerken Hurşit Külter hala kayıp. Ve “ah vicdan”...

Rütbelerin Er’leri

Rıza Yalçın Koçak ‘Türk halkı sessiz kalarak onayladığı bu savaşın mağduru olmaya mahkumdur.’ (TAK-Haziran 2016)Erleri çekin rütbeliler gelsin! Erleri çekmeyecek rütbeliler ordusu. Ere göre tanımlı omuzlardaki apoletler. Kaç erin başı olduğunu bildiriyor unvanlar. Erlerle tanımlayıp erlerle var ediyorlar kendilerini. Erleri çekin rütbeliler gelsin çığlığını bir iyi niyet olarak okumak gerekiyor en başta....

Kadim Süryanilerin Akitu Bayramı

Yerinden yurdundan edilen, sürgün halkların derdini en içten şairler dillendirir. Bu sebeple Yuhanna Bar Madeni der ki:“Ey sağduyulu!Ana vatanında kalman,Saygınlığını korur.Hakareti ve acı dolu gurbeti hor gör.Saç, başta oldukça değerlidir.Olmadığında, küçümsenir ve ayaklar altına alınır”Bundan tam 6766 yıl önce (MÖ 4750) Asur ve Babil kaynaklarına göre, tarihte...