Parti grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş gndeme lilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Demirtaş Cizre’de 12 yaşında ki Nihat Kazanhan’ın başına isabet ederek hayatını kaybetmesine yol açan fişeği gösterdi.
İşte Demirtaş’ın açıklamalarından satır başları:
Hükümet sözcüsü ne diyor… “Cizre’yi eşkıyalardan temizlemek lazım.” Bu söze katılıyorum. AKP olarak sizin bizzat örgütlediğiniz eşkıyalardan Cizre halkı elbette kurtulacak. Cizre normale dönecek. Bundan emin oldun.
Bakın sizin eşkıyalarınızdan birinin attığı ve 12 yaşında bir çocuğu öldüren fişeklerden biri. Bunlardan binlerce atılıyor. Bu, 12 yaşındaki bir çocuğun ensesinden girip alnına kadar gelerek beynini parçalayarak katletmiştir. Biz işin normale dönmesi için çabalıyoruz. Katkı sağlamak istiyorsanız el ele sizin eşkıyalardan temizleyelim Cizre’yi. Sadece Cizre’yi mi? Tüm Türkiye’yi inşallah AKP eşkıyalarından temizleyeceğiz.
Biz yolsuzluk komisyonundan çekildi. Doğru bir karardı. Halen arkasındayız. Çünkü komisyonun bu rezil kararı vereceğini daha ilk toplantıdan belliydi. Biz onları aklamak için değil komisyonun durumunu teşhir etmek için çekildik.
‘Tanıkları kendileri belirlediler’
Komisyonda dinlenecek tanıkları birlikte belirleyecektik. Bunu da ihlal ettiler. Tanıkları kendileri belirlediler. Ve öyle tanıklar belirlediler ki yasa gereği tanıklıktan çekilme hakkı var, onları tanık seçtiler.
Onlar da gelip “biz tanıklıktan çekiliyoruz” dediler. Dolayısıyla ortada tanık kalmadı. Rıza Sarraf ve Ali Ağaoğlu… Bu ikisini Ankara’ya davet edilerek dinlenmesi kararlaştırıldı. AKP’liler ne yaptı? İstanbul’a gittiler ve İstanbul’da bunları dinlediler. Tek bir muhalefet temsilcisi olmadan istedikleri soruları sordular, dinlediler. Komisyon onların yüzünü bile görmedi.
‘Yurt dışına gönderdiler’
Komisyon başkanı mahkemeye başvurarak basına gizlilik kararı aldırdı. Bunu da biz basından duyduk. En son eski bakan Erdoğan Bayraktar’ın dinlenmesi günü ve saati öylesine bir saate denk getirildi ki, yurt dışına uçuşuna 2 saat kala meclise davet edildi. Toplantıya katılan bakan da “benim çok az zamanım var” dedi. Sadece kendileri soru sordu. Muhalefete söz vermeden Bakan’ı yurt dışına gönderdiler.
‘Türkiye inanacak mı’
Bugün genel kurulda bu bakanların yüce divana gitmesi için elimizden geleni yapacağız. Özellikle onurunu haysiyetini cüzdanına sıkıştırmamış AKP’li vekiller evet oyu vermelidir. Ben o bakanların yerinde olsam ‘evet’ oyu kullanırdım. Bu 4 eski bakan çıkıp bugün evet oyu verilmesi konusunda çağrıda bulunmalı. Bugün parmak sayınıza güvenerek meseleyi örttünüz diyelim. Türkiye sizin bu yolsuzluk kapatma operasyonunuza inanacak mı? Halk zaten neyin nasıl yapıldığını bilmiyor mu?
Buradan ‘hayır’ kararı çıkarsa topluma ahlaki çürümeyi dayatmış olacaklar. Hırsızlığa karşı olanlar bugün parlamentoya dikkatle baksın. ‘Evet’ diyenler sizin alın terinizin arkasında olanlardır. Biz bakanlar çaldı çırptı demiyoruz. Mahkemeye gitsinler yargılansınlar diyoruz. Bundan daha doğal bir şey olabilir mi?
Tutuklama da yok. O zaman AKP’liler neden korkuyorlar. İnşallah evet kararı çıkar biz de parlamento üyeleri olarak utanmadan sıkılmadan halkımızın karşısına çıkabiliriz. En büyük sorunlardan biri de atanamayan öğretmenler. 39’u intihar etti bunların arasında. Toplumda işsizliğin en yaygın olduğu alanlardan biri öğretmenler.
‘Duşakabinoğlu’nun yanından inen kravatlı kişi’
Onların taleplerinin gerçekleşmesi için arkadaşlarımız araştırma önergeleri verdiler. Milli Eğitim Bakanlığı nezdinde çalışmalarda bulundular ama maalesef karşılık alınamadı. 2002’de ne denilmiş. Öğretmen adayları okulunu bitirdiği gün hazırlık yapıp hizmet aşkıyla görevine başlayacak. Kim demiş. İşte o Duşakabinoğlunun yanından inen kravatlı kişi.
En son ne dedi Gaziantep’te bir öğretmen adayı “efendim atanamıyoruz” deyince. Atama yapmak zorunda değiliz” dedi. Bu tam bir neo-liberal kapitalist paraya tapan devlet yöneticisi anlayışıdır. O devlet onlara iş yaratmak zorundadır. Çalışmak isteyen herkese bu ülkede iş bulmak mümkündür. Ama onlar ucuz işçi bulmanın yollarını arıyorlar.
Eğer biz emeğimizi ucuza satmazsak dışarıdaki işsizlerle bizi korkutmak istiyorlar. O yüzden sürekli bir işsiz ordusunun tutulması lazım. İşçi kadar işsiz de lazım bu sisteme. İşsizliğin bittiği bir sitemde onların sermaye çarkı dönmez. Eğer metal-İş sendikasının 21 bin işçisi hakları elinden alındığı için greve giderse geri kalan tüm işçiler ve memurlar onları desteklemeli. Onlar işten atılırsa kimse onların yerine iş başvurusunda bulunmamalı ki sorunu kökünden çözelim. Metal-İş sendikası grev kararı alırsa onların yanında olmalıyız.