Faruk İşbilen – Tartışı-Yorum
İnsanı bir kukla gibi düşünürsek onu hayat kazandıran ipler vardır. Bu ipler sağlık, madde ve ruhtur. İnsanı bu üçü ayakta tutar. İlk çağlarda insanları yok etmek için zehirlediler, idam ettiler, yaktılar bu dönemde çok kanlar aktı ve olanlar insanlar tarafından gözle görülebildi. Ardından zaman geçtikçe aç bırakılarak insanların yok edilmesi sağlandı yine bunda da birçok insan zulmü gördü ve işkencelere uğradı. Fakat daha sonra insan ruhun tuttuğu ipi kesti kan akmadı, yanan olmadı, aç kalan olmadı fakat yaşayan ölüler çoğaldı. Bunu fark eden zalimler artık kesmiyor, biçmiyor, idam etmiyor sadece ruh ipini kesmekle birçok işi kimsenin gözü görmeden hallediyor.
Bir dostunuz size bardak hediye etse ve bu bardak kırılsa üzülürsünüz. Fakat üzüntünüz dünyada başka bardak kalmayışından kaynaklanan üzüntü değildir. Bu üzüntü o bardağa yüklediğiniz geçmiş, hatıra ve dostunuzun sevgisidir yani fizikötesi (ruh, mana) bir değerdir. Tarihi yapılar da bugün bu fizikötesi değere sahip olduğu gibi İslam Dünya’sı için de Kâbe, Ayasofya, Mescid-i Aksa vb. tarihi yapılar bu değere sahiptir. Bu değerler bir tarihi olayla, kişiyle(ler) veya zamanla anlam kazanmışlardır. Bu gibi yapıların yok olması, kapatılması, müze yapılması bu yapılara karşı mana yükleyen insanları derinden etkiler ve kalıcı hasarlar verir, zaman geçtikce de korudukları önem ve kültür ortadan sanki hiç acılar çekilmemiş gibi diğer kuşaklar tarafından kaybedilir.
Batı’nın Rönesans’tan başlayarak Michelangelo tablosundaki gibi yavaş yavaş elinden kaçırıp bugün yerine “maddeyi” getirdiği anlayış, Doğu’nun astarlı ceketinde kaybettiği güneşi de yok etme gayesindedir. Fakat bu gaye güneşi yok etmekle sonlanacak bir gaye değil yerine Roma İmparatorluğu,Yunan Medeniyeti ve Rönesans döneminde oluşturulan sözde Hristiyanlık bakiyesiyle oluşan salgını Doğu’ya aşılamaktır. Rusya’da yaygınlaşan nihlizim (hiçcilik) düşüncesi ve bununla peydah olan komunizm de Hristiyan Dünyası’nda mana yönünden kuvvetli olan Ortodoks Kilisesini yıpratmak amacıyla Doğu’ya yapılan bir saldırı olarak nitelendirebiliriz.
Bugün güneşin son kalesi olan İslam coğrafyası üzerine yapılan saldırılar da yakın tarihte Rusya’ya yapılan saldırıların temeliyle aynı fakat bu sefer ulaşılmak istenen nokta güneşi tüm dünya genelinde yok etmek ve yarıttıkları yeni güneş ile dünyayı yakıp kavurmak. Yani Batı’nın ve Batı’nın Batısı (Amerika)’nın yaşadığı maddeci buhranı tüm dünyaya yaşatarak kendi çıkarları dahilinde Doğu’nun tüm doğal kaynaklarına hakim emperyalist bir bakış açısı.
Buraya kadar insan için ruhun öneminden, Müslüman coğrafya dışında Doğu’ya yapılan saldırılardan ve bu saldırılan amaçlarından bahsettik. Konuyu günümüze getirmek gerekirse; Oyundaki aktörler belli, üst akıl İngilitere, ortak akıl Çin, Amerika, Almanya maşalar ise çeşitli terör örgütleri ve IŞİD. Hedef: Doğu’nun mana yüklü medeniyetini ortadan kaldırmak, yerine kendi değer dünyası olan maddeyi, emperyalist düşünceyi ortaya koymak ve dünyayı topyekün yaşanılan buhrana sürüklemek!
Batı’nın ve Batı’nın Batısı (Amerika)’nın oluşan buhranın sebeplerinden biri Rönesansla birlikte oluşturulan bakiyenin tükenme seviyesine gelmesidir tek çıkar yol olarak da Doğu’nun doğal zenginlikleri görülmekte. Yöntem ise manayı kaldır, maddeyi yönet tıpkı Afrika’da yerli halka ve Kızılderililere yapıldığı gibi doğal kaynaklarını sömürüp, bir su kuyusu bile açmadan yaşayanları ölüme terketmek.Fakat bu sefer ölümleri beklemek yerine süreci hızlandırıcı terör grupları ile dünya nüfusunu azaltmaya ve manayı yok etmeye çalışan bir yöntem var. Sınırımızdaki IŞİD, komşumuz Suriye’deki gruplar, Afrika’daki Boko Haram bunlara en güzel örnekler.
Peki bu gruplar neler yapıyor? Boko Haram terör olaylarıyla kıtadaki nüfusu azaltarak, Dünya’da günah girmemiş bedenlere İslamifobi yaymakta. Suriye’deki gruplar bizim Şam-ı Şerif bildiğimiz Şam’ı iç savaşla birlikte şehri tanınmaz hale getiriyor ve şehrin ruhuna tuz ruhu dökmekte. Son olarak da IŞİD; Musul’da bulunan Hz. Yunus Türbesi’ni 2014’ün Temmuz ayında havaya uçurdu. 2014’ün Eylül ayında, Tikrit kentinde bulunan ve Hz. Muhammed’in 40 arkadaşına ait olduğuna inanılan 40 Sahabe Türbesi’ni yerle bir etti. Samarra kenti yakınlarında bulunan ve Ortaçağ İslam mimarisi ve dekorasyonunun güzel bir örneği olan İmam Dur Türbesi, 2014 yılının Ekim ayında IŞİD militanlarının yaptığı tarih katliamından payına düşeni aldı. Militanlar türbeyi havaya uçurdu. Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan antik kentler, IŞİD militanlarının saldırıları nedeniyle büyük zarar gördü. Bölgede Asur dönemine ait ve 3 bin yıllık olduğu düşünülen heykeller ve tarihi kalıntılar bulunuyor ve niceleri günümüzde devam etmekte.Bu olayı sadece IŞİD’e bağlamak pek doğru değil bugün ülkemizin Doğu bölgesine de baktığımızda şehirlerimizde dünya mirası yapılarına zarar vererek ruhun yok edilmesi amaçlanıyor.
Umarım bu medeniyet mücadelesi Doğu’nun zaferiyle yeni İbni Sinalar, Mimar Sinanlar, Mevlana’lar, Baki’ler, Tarkovsky’ler, Kurosavalar, Fatihler yetiştirecek. Dünya’ya peygamberler davasını yaşatacaktır.