Yaşamı dünya savaşına, kıtalara ve padişahlara ev sahipliği yapmış bir adamın hikayesi. Batı dünyasının da ilgisini çeken ve tam 160 yıl yaşayan Güney Doğu’daki hamalların efsanevi lideri Zaro Ağa, dünyanın en uzun yaşayan adamlarından.
1774-1934 yılları arasında yaşayan Zaro Ağa, 18. yüzyılın sonlarına doğru Bitlis’in Merment köyünden İstanbul’a gelmiş. Selimiye Kışlası, Dolmabahçe Sarayı, Ortaköy ve Tophane Camii’nin inşaatında çalışmış, daha sonra da memleketine dönmüş.
Memleketinde evlenen, çok para kazanmak için tekrar İstanbul’a gelen Zaro Ağa, yakışıklı, iri yarı, güçlü, kuvvetli olduğundan sarayın dikkatini çekmiş, askerliğini sarayda yapmış. Fakat Rus muharebesinde memleketine dönmüş, mensup olduğu Şerif Mirza Aşireti’yle birlikte savaşa katılmış ve bu savaşta bacağından yaralanmış.
Gümrüklerde hamallık yapan Zaro Ağa, bu işte kendisini kısa sürede göstererek hamalların kahyası olmuş ve 20 yıl çalışmış. Hamallar Teşkilatı’nı o kurmuş. Zaro Ağa’nın nasıl bu kadar uzun yaşayabildiği konusunda çeşitli araştırmalar yapılmış. En çok bulgur ve yoğurt yediği ifade edilen Zaro Ağa’nın öyküsü başlı başına uzun bir inceleme konusu. Zaro Ağa İstanbul’daki ömrünü Tophane’de küçük, mütevazı bir evde geçirmiş. Erken yediği akşam yemeklerinde sofrasında sadece yoğurt ya da sadece ekmekle ayran bulundururmuş. Tam 100 yıl bu alışkanlığını değiştirmemiş.
Dünya medyasını en çok ilgilendiren konulardan birisi de Zaro Ağa’nın evlilik yaşamı ve kadınlara bakış açısı olmuş. Sadece memleketinde 7 defa evlenen Zaro Ağa’nın, tam olarak kaç evlilik yaptığı ise bilinmiyor. Bazı kaynaklara göre 13, bazı kaynaklara göre 17, bazılarına göre ise 20 evlilik yaptığı iddia ediliyor. Zaro Ağa’nın beşi kız olmak üzere 13 çocuğu, 29 torunu olduğu söyleniyor. Zaro Ağa’ya “Neden bu kadar çok evleniyorsun?” diye sorulduğunda, “Ne yapayım, aldığım kadınlar çabuk ihtiyarlayıp ölüyorlar” şeklinde cevaplarmış.
Dünya basının odak noktası olmuş ve dünyanın en uzun yaşayan insanı olarak 1925’te İtalya’yı 1930’da alkol karşıtı bir derneğin daveti üzerine Yunanistan’dan hareket ederek Amerika’yı, 1931’de İngiltere’yi ziyaret etmiştir. Zaro Ağa dünya medyasının ilgi odağı olduktan sonra öyküsü hazin bir yola girmiş. İki Amerikalı, Zaro Ağa’yı ‘yeni bir hayat vaadi’yle Amerika’ya gitmeye ikna etmiş. Zaro Ağa, New York’ta büyük bir törenle karşılanmış. Ancak onu götürenlerin niyetleri başkaymış. Özel bir kostüm giydirip, sirklerde ‘dünyanın en yaşlı insanı’ diye teşhir etmişler. Zaro Ağa’yla fotoğraf çektirmek 10 dolar, öpmek 15 dolarmış.
150 yaşındaki Ağa’yı, eyalet eyalet dolaştırıp posasını çıkardıktan sonra, beş parasız getirip İstanbul’a bırakmışlar. Zor gelmiş Zaro Ağa’ya yaşadıkları… 29 Haziran 1934’te Şişli Etfal’de ölmüş. 157 yaşına kadar sapasağlam olan ve doktora gitmeyen Ağa’nın son yılında ciğerlerinde tüberküloz, kalbinde büyüme ortaya çıkmış.
Zaro Ağa, son günlerini İstanbul’da geçirmiş, ölüm haberi tüm dünya medyasının ilgisini çekmiş. Yatmakta olduğu hastane gazetecilerle dolarken, daha sonra tüm dünya gazeteleri Zaro Ağa’nın ölümünü “Dünyanın en yaşlı adamı öldü” şeklinde duyurmuş. Ölümünden sonra ailesinden izin alınarak otopsi için Amerika’ya gönderilmesi ise tartışma konusu olmuştur.
Toprağa verilirken, torununun torunlarından biri şöyle bağırıyormuş: “Hoy hooy öldü babam! Dünyasına doyamadan gitti!” Zaro Ağa’nın mezarı İstanbul’da Eyüp Kabristanı’nda…
Kaynak: Aylak Karga