Sema Moritz, Türkiye Müziğinde Taş plak sesli şarkıcı olarak kendine yer edinmiş, bir daha onun gibisi gelir mi acaba dedirten bir müzisyen. Nokta dergisine verdiği röportajda ‘Bazen şarkıları söylerken kendi sesime kendim ağlıyorum.’ demiştir.
Bu gün hazırladığımız derlemede hiç unutamayacağımız bir ismi ağırlıyoruz. Sema Moritz’in biyografisine geçmeden önce şuraya Hasret şarkısını iliştirmemiz lazım, zira bizim de ağlamamız lazım.
Kendi web sitesinde yazan biyografisine saygı duyuyoruz öncelikle onu okuyalım isterseniz.
Sema Moritz Kimdir? İşte onun hikayesi
Sema 14 Ağustos 1956 tarihinde Ankara’da dünyaya geldi. Üniversiteyi bitirdikten sonra 1981 yılında Berlin’e gitti. 1981’de işçi kadınlardan oluşan bir koro kurdu ve yönetti, “yabanel“ grubunu kurdu, Avrupa’da bu grubuyla birçok uluslararası festivallere katıldı. 1984 yılından başlayarak Tahsin İncirci’nin bestelerini ve aynı zamanda şefliğini yaptığı Berlin Kreuzberg Dostlar Korosu’nda solist olarak Nazım Hikmet şarkılarını söyledi, 1987 yılında kendi grubu Sema & Taksim’i kurarak geleneksel Türk müziğini kendi yorumu “jazz a la turca” olarak seslendirdi, konserlerinde ve albümlerinde Nazım Hikmet bestelerine yer verdi. Giora Feidmann ile ortak çalışmalarla Yiddisch Liedler söyledi, Tunçel Kurtiz’le Nazım Hikmet’in ‘Şeyh Bedreddin Destanı’nı seslendirdi, ve yurt içinde ve yurt dışında birçok şehirde turneler yaptı.

Otuzuncu yaş gününde Bertolt Brecht’in Berlin’deki mezarını ziyaret ettiğinde kendisini çok etkileyen bir olay oldu. Sema, Brecht’in tam öldüğü gün, neredeyse aynı saatte doğmuştu. Brecht, Sema’ya “el vermiş” olabilir miydi? İki Berlin’in henüz duvarla ayrıldığı o yıllarda Batı’ya döner dönmez Theatermanufaktur’un ünlü oyuncusu ve Brecht yorumcusu Ilse Scheer’den repertuarını Brecht şarkıları ile zenginleştirmek için ders almaya başladı. Uzun çalışmalardan sonra 1980’li yılların sonlarından itibaren kendine özgü yorumu ile bu projenin de içeriğini oluşturan Brecht şarkılarını söyledi. Ve o yıllardan günümüze Sema yaptığı her konserinde hem Nazım Hikmet’e, hem de Bertolt Brecht’e özel bir yer verdi. Bu bir tesadüf değildi.

Elbette sevdiğimiz ve sesiyle ağladığımız Sema Moritz’i resmi sayfasından okuyacak değiliz. Mesela bir anı var Birgül Çetin’in yazdığı:
– “Bir akşamüstü, şöyle erken, Göztepe (İzmir Göztepe) sahilinde yürürken … Pek bir şık giyinmişim, keyfim de pek yerinde. Baktım karşıdan hoş bir kız geliyor. Eski model bir tayyör giymiş, sevimli, belli ki tam bir ev kızı, masum bir şey. Bana da baktı hani geçerken. Hadi dedim, biraz takılalım. Çabucak koşup yanına gittim. Önce lafa girdim yavaştan, sonra dedim, “bak, güzel kız, hiç yaşanır mı yalnız.. haydi, birlikte gel yaşayalım, hayatta zevk nedir, biz anlayalım.” Dedi “olmaz mon bey, hayır olmaz mon bey, boşa çabalama, ben aldanmam.” Olmaz deyişinde bile evet vardı. Ben daha ısrar edecekken yanlardan bir simitçi peydahlandı. Dibimizde “taze sıcak simit taze sıcak simit 5 paraya” diye bağırırken o da sesini yükseltmek zorunda kaldı. “Olmaz mon bey, hayır olmaz mon bey, boşa çabalama, ben aldanmam.”

– “Bir akşamüstü, şöyle erken sahilde yavaşça yürürken … Bir iş görüşmesinden çıkmıştım, üzerimde zar zor teyzemden bulduğum eski model bir tayyör. Baktım, karşıdan neredeyse dans eder gibi yürüyerek gelen bir oğlan, belli çapkın, şık giyindiğini düşünüyor olmalı, bana da bakıyor. Dedim, şunla biraz oynayalım. Tam yanımdan geçerken çapkın bir bakış fırlattım. Hemen sonra dibimde bitiverdi. Dedi “bak , güzel kız , hiç yaşanır mı yalnız? Haydi, birlikte gel yaşayalım, hayatta zevk nedir, biz anlayalım.” Dedim “olmaz mon bey, hayır olmaz mon bey, boşa çabalama, ben aldanmam.” Gülmemek için çok çabaladım. O daha ısrar edecekken yanlardan bir simitçi peydahlandı. Dibimizde “taze sıcak simit taze sıcak simit 5 paraya” diye bağırırken sesimi yükseltmek zorunda kaldım. “Olmaz mon bey, hayır olmaz mon bey, boşa çabalama, ben aldanmam.”
– “Bir akşamüstü şöyle erken, sahilde av ararken… Alsancak barlarından atılmışız. Mecburen buralarda bulacağız müşteriyi. Baktım ileride bir kız bir oğlan. Gözlerinden tanıdım. Biri şık giyinmeye çalışmış serseri bir oğlan, diğeri ciddi giyinmeye çalışmış asi bir kız. Dedim bunlar almayacak da kim alacak. Yanlarına gittim. Oğlan dedi “bak, güzel kız, hiç yaşanır mı yalnız? Haydi, birlikte gel yaşayalım, hayatta zevk nedir, biz anlayalım.” Kız karşılık verdi, “olmaz mon bey, hayır olmaz mon bey, boşa çabalama, ben aldanmam.” Araya girmeye çalıştım “Taze sıcak simit, haydi sıcak simit, mal da var arada, ot da, 5 paraya” diye bağırırken kız da sesini yükseltti, duymadılar beni “Olmaz mon bey, hayır olmaz mon bey, boşa çabalama, ben aldanmam.”
Şarkı bitti sanırsak, buyrun buradan:
Sema Moritz kimdir sorusu kendisine sorulunca nasıl bir yanıt verir dersiniz?
Kim olduğuma gelince. – Ben hayatı boyunca yalnız ve yalnız şarkı söylemekten çok büyük bir haz almış bir kadınım. Aslında üç tane Sema var. Şarkı söyleyen Sema, arkadaşları ile sohbet eden bir Sema ve kendi başına kaldığı zamanki Sema, ama yalnız kaldığım zaman da şarkı söylediğim için birincisi ve üçüncü Sema arasında mühim bir fark yok. Müzikte özel bir şey aramıyorum, çünkü aradığım şeyi bulduğumu sanıyorum, gitmek varmak istediğim bir yer var, ama bu utopik bir şey değil, elle tutulur bir şey. Farklı seslerimin olduğunu biliyorum. Benim 4-5 oktavlık bir sesim var ama bu da kendi başına çok önemli değil. Tek oktavlık seslerle de insanların çok güzel şeyler yapılabileceğini biliyorum. Bunu çok abartmamak gerek. Aradığım şeyleri hep mutlu olan yerlerde buldum.

Berlin de jazz cılar ile çalıştım çünkü orada bu konuda gerçek bir derya vardı. İstanbul da herkes bir virtüöz olarak var oluyor. Ben ise virtüöz değilim, müzisyenlik başka bir şey, ben müzisyenim, şarkı söylüyorum, ses çıkartıyorum. Farklı sesler çıkartmaktan hoşlanıyorum, onun için tiyatro yapıyorum, onun için Tuncel Kurtiz ile Şeyh Bedrettin Destanı nda oynuyorum.
Tek bir yerde arka arkaya sonsuza kadar şarkı söyleyebilirim ama derdim bu değil. Şarkı söyleme ve alkış almanın ötesinde bir şeyler yapmak istiyorum. Benim yaptığım işin bir projesi, bir kavramı, bir anlam bütünlüğü olmalı, kendine has bir dünyası olmalı. Sesimde farklı kişilikler var, belki de bu yüzden birbirinden değişik işler yapıyorum. Yurt dışında konserlerim var, mesela 14. yüzyıl Süleyman Çelebi’nin Mevlidini bir dini müzikler festivalinde okuyorum. Bu albümde birlikte duet yaptığımız Mustafa Avkıran ın sokak tiyatrosunda oynuyorum. O da benim farklı bir kişiliğim.
Gelelim şu meşhur Efsane Hanımlar’a, diğer adının ECHO olduğu albümüdür Moritz’in. Sema Moritz in 10 yıl boyunca arayıp topladığı 700 taş plak eserinden, kendisinin seslendirdiği 15 şarkının yer aldığı albümün bir özelliği var elbet. Albümdeki parçaların özelliği ise Cumhuriyetin ilk dönemine ait olmalarıdır. Her biri bir hanımefendi tarafından seslendirilen bu şarkılar Sema Moritz sayesinde yeniden hayat bulurlar. Seyyan hanımların, Nazmiye Sedat hanımların, Deniz kızı Eftelyanın seslendirdiği bu eserler Sema Moritz sayesinde yeniden aramıza döndüler.

Albümdeki eserlere gelince: Hasret, Fikrimin İnce Gülü, Mon bey, Sarı Yapıncak, Cici Bey, Kadıköylü , Zehra , Mazi Kalbimde bir yaradır, Suna, Kara Kız, Gönlüm Sensiz Olmaz, Kırık Gönül, Aşk Kerpeteni, Karşıyakalı, Bayan Bana Bak.
Efsane Hanımların ikinci albümü ECHO II, 1900 lerin başından 1940 lara kadar İstanbul da yaşamış, sahne almış ve taş plaklar çıkarmış kadınlara adanmıştır. Efsane Hanımların ikinci albümü olan Ekho II deki şarkılardan en bilineni ‘Çalıkuşu’. Bunun dışındakiler pek bilinmiyor. Ama 1930’lu yılların hanımlarının sesinin Sema Moritz ile hayat bulması son derece sevindirici, son derece memnuniyet verici. Efsane Hanımların sesleri bazen hüzünlü , bazen kırılgan , bazen şen şakrak… Bazan ağlarsınız, bazen gülersiniz, bazen eğlenirsiniz, bazen baştan çıkarsınız! Dayanamaz şarkıları hemen tekrar etmeye başlarsınız. Onların yankısı yani EKHO’su artık Sema Moritz’dir.
Beni derinden etkileyen bu muthis ses olan Sema hanim’in cok buyuk bir tesadufle piyanosunu alma sansi yakaladim…Kendime aldigim Echo albumunu bir arkadasima hediye ettim.Simdi herkese bu albumu hediye ediyorum.Yine tesadufen bu albumdeki fikrimin ince gulu ve Bulbulum Altin kafeste yi koroda solo ben yapmistin 2 yil once .Hayat tesaduften ibaret .Dernegimle ayni binada oturuyor olmasi da bunu dogruluyor .Kendimi sansli hissediyorum..Kendisine tesekkur ediyor sevgilerimi gonderiyorum…